Erzincan'ın İliç ilçesinde Anagold şirketine ait Çöpler Altın Madeni'nde dün meydana gelen toprak kayması sonrasında TEMA Vakfı, siyanürle yapılan madenciliğe ilişkin bir video yayımladı.
TEMA Vakfı yayımladığı bir video ile altın madenciliğini anlattı.
“Altın madenciliği hakkında anlatacaklarımız var” sözleriyle başlayan video konuyu şöyle açıkladı:
“Altın madenciliği hakkında anlatacaklarımız var. Her aşaması doğaya ve insana büyük zararlar veren altın madenciliği hangi aşamaları içeriyor gelin birlikte bakalım. Madencilikte önce toprak içinde bulunan değerli metal miktarı belirlenir. Bu işleme altın arama denir. Arama işlemi için yüzlerce noktada sondajlar açılarak örnekler alınır. Bu sondajlar ormanların ve meraların ilk yaralarıdır. Açılan yollar daha ilk aşamada binlerce ağacın kesilmesine neden olur. Ormanlar yavaşça parçalanır. Arama işleminin ardından projelendirme süreci başlar.
Projelendirme aşamasında orman alanları, tarım arazileri, meralar ve su kaynaklarının kullanım izni madenlere devredilir. Madenin çıkarılacağı alanda yapılan ilk işlem sıyırma işlemidir. Önce ağaçlar kesilir. Ardından içinde canlıların yaşadığı, binlerce yılda oluşan verimli toprak sıyrılarak yok edilir. Altın madeni toprakta sim halinde dağınık olarak bulunur. Bu nedenle karlı bir işletme için binlerce hektar alana ihtiyaç duyulur. Tonlarca verimli toprak adeta yerinden sökülür. Ardından yerin altında altının bulunduğu bölüme ulaşabilmek için dinamitle patlatmalar yapılır. Bu patlamalarda yeraltı sularının çatlak sistemleri değişir, suları giderek azalır, toprak kaymaları oluşur ve binalarda çatlaklar, yıkıntılar meydana gelir. Bu patlamalar sonucunda ortaya çıkan ve içinde altının olmadığı toprak atık toprak alanlarına taşınır. İçinde altının olduğu toprak ise istif alanına gönderilir. Tüm bu işlemler dev maden çukurları ve metrelerce yüksekliğindeki atık toprak tepeleri ile coğrafyayı tamamen değiştirir.
Atık toprak tepeleri içinde altın olmasa da başka birçok maden bulunur. Bu madenler havadaki nem ve yağmurlarla etkileşime girerek asitli su akışlarına neden olur. Bu asitli akışlar yüzey ve yer altı sularına karışarak sulardaki arsenik, kurşun gibi ağır metal oranlarını arttırır, asit dengesini bozarak içilmez ve kullanılamaz hale getirir, toprak ağır metallere bulanır. İstif alanına gönderilen ve içinde altın bulunan kaya ve toprak öğütme işlemi için kırıcılar getirilir. Çıkan tozlar akciğer kanseri, KOAH, amfizem ve verem gibi solunum yolu hastalıklarına neden olur. Toprak bantlarla yenileme alanına yani açık liç alanına taşınır. Terleme öncesinde toprak üzerine membran adı verilen plastik bir örtü serilir. Öğütülmüş toprak bu örtü üzerine yığılır ve siyanürlü su ile yıkanarak içindeki altından ayrılır. Haftalarca süren işlemde milyonlarca ton su tüketilir.
Siyanür topraktan sadece altını ayırmakla kalmaz, aynı zamanda toprak içindeki uyuyan sağlığa zararlı metalleri de aktif hale getirir. İçinde altın olmayan siyanürlü ve ağır metal kalıntıları balçık depolamak üzere atık maden barajına taşınır. Zamanla yırtılan membran dan sızan ağır metal ve kimyasal yüklü sular nehirlere, göllere ve yeraltı sularına karışır. Atık maden barajları İçinde depolanan tonlarca atıklar adeta patlamaya hazır bir bombadır. Taşkınlar, depremler veya inşa sürecinde yapılan ihmaller ile çökmesi sonucunda ağır metaller ve siyanür kalıntıları balçık, tatlı suya ve toprağa karışır. Bu atıklar su havzalarında akarsular aracılığıyla binlerce kilometre yol yapabilir.
Birleşmiş Milletler'e göre dünyada son 30 yılda 70'ten fazla büyük atık maden barajı kazası meydana geldi. Bu kazalar ve sızıntılar ile suya ve toprağa karışan ağır metaller ve siyanür, kan hastalıklarına, kalp yetmezliğine, kanser hastalıklarına, böbrek yetmezliği ve zeka geriliği gibi birçok sağlık problemine neden oluyor. Altın madenciliği milyonlarca yıldır yaşamı besleyen, doğayı, suyu ve toprağı geri dönüşü olmayan bir şekilde yok ediyor. Sağlıklı bir doğada yaşamak, temiz suya, toprağa ulaşmak hepimiz için bir yaşam hakkıdır. Bu yaşam hakkı geleceğe ancak biz sahip çıkarsak ulaşır.”