Piyasa aktörleri, Avrupa Merkez Bankası'nın (ECB) yılın üçüncü faiz indirimini gerçekleştirmesinin ardından Donald Trump'ın tarifeler konusundaki çıkışının da etkisiyle euro ve doların eşitlenmesi ihtimalinin yeniden masaya geldiğini bildirdi.
Avrupa Merkez Bankası'nın (ECB) son faiz indiriminin ve ABD’de başkanlık seçimlerinin küresel bir ticaret savaşını tetikleme riskinin ardından euro ve doların pariteye (1 değerine) ulaşmasını bekleyen piyasa aktörlerinin sayısı da artış gösteriyor.
Buna göre 25 Eylül 2024 tarihinde 1,1214 seviyesine kadar yükselen euro/dolar çaprazı yeni haftanın ilk işlem gününde yüzde 0,14 değer kaybıyla 1,0852 puandan fiyatlanıyor.
Paritedeki düşüş üzerinde ise küresel çapta yaşanan gelişmelerin etkili olduğu görülüyor. Buna göre Donald Trump'ın yüksek tarifeleri doların rezerv para statüsünü korumak için kullanacağını bildirmesinden birkaç gün sonra Avrupa Merkez Bankası Başkanı Christine Lagarde, herhangi bir engelin zor durumdaki Euro Bölgesi ekonomisi için “aşağı yönlü risk” oluşturacağı uyarısında bulundu.
Bu uyarının ardından Avrupa Merkez Bankası (ECB) ise 13 yıl sonra üst üste iki kez faiz indirimi yaparak bu yıl genelinde üçüncü faiz indirimini gerçekleştirdi. Karardan çıkan sinyaller ise gevşeme döngüsünün devam edecebileceğine işaret etti. Bu gelişmelerin ardından euro da dolar karşısında üst üste üçüncü haftalık kaybını yaşadı.
Euro, yeni haftanın ilk işlem gününde TL karşısında da sınırlı bir gerileme yaşayarak 37,20 TL’ye indi. Euro, bu gerilemesiyle birlikte TL karşısında son üç haftada yüzde 3'ten fazla değer kaybederek son 2,5 ayın en düşük seviyesine yaklaştı.
Pictet ve Deutsche Bank ekonomistleri ise artık euro/dolar tarafında “parite senaryosunun” uzak bir ihtimal olmadığını belirtti. JP Morgan ve ING ekonomistleri de yılın kalan kısmında doların euro karşısında kazançlarını genişleteceğini öngördü.
Euro ve doların eşitlenmesi Türkiye için ne anlama geliyor?
Eski Hazine Müsteşarı Mahfi Eğilmez ise konuyla ilgili daha önce yaptığı bir değerlendirmede, ihracat ve turizm gelirlerinin ağırlığının euro ile ithalat ve dış borç ödemelerinin ağırlığının ise dolarla yapılmasını gerekçe göstererek, euro ile doların eşitlenmesinin Türkiye'nin aleyhine bir durum olduğunu belirtmişti.