Dünyanın en büyük iki ekonomisi arasındaki gerilim yeni bir evreye girdi. Ticaret savaşında sessiz bir ateşkes varken, sahneye bu kez görünmez ama etkisi güçlü ekonomik silahlar çıktı. Aylar süren misilleme tarifelerinin ardından Çin ve Amerika arasındaki ticaret savaşı huzursuz bir duraklama dönemine girdiğinde Çin bu zamanı, yıkıcı etkili gelişmiş ekonomik silahlarını keskinleştirmek için değerlendirdi. Yıllık 659 milyar dolarlık ticaret ilişkisini istikrara kavuşturacak daha geniş kapsamlı bir anlaşma konuşulurken Çin, gücünün ne aldığıyla değil ne sattığıyla ilgili olduğunu iyi biliyordu. 2019’da Başkan Xi Jinping ile Trump ticarette karşı karşıya geldiğinde durum farklıydı. Xi, Çin’de eleştirilen bir anlaşmayla daha fazla Amerikan malı almayı kabul etmişti. O dönemde Çin, ihlallere genellikle tüketici pazarına erişimi kısıtlayarak yanıt veriyordu. Artık durum değişti. Xi’nin ekonomik silahları tedarik zincirlerini ve bunlara bağımlı yabancı endüstrileri hedef alıyor. Son aylarda Çin’in hamleleri art arda geldi. Nisan’da Xi, Amerikan tarifelerine karşı nadir toprak elementleri ve mıknatıs tedarikini keserek Amerikan sanayisini zor durumda bıraktı. Haftalar içinde 1,5 trilyon dolarlık Amerikan otomotiv sektörü başta olmak üzere birçok sektör panikledi ve Trump barış arayışına girdi. Temmuz’da Avrupa Birliği ile yapılacak zirve öncesinde, nadir toprak elementleri ve batarya teknolojisi akışı yavaşladı. Akışın hızlandırılması ise pazarlık konusu oldu. Asimetrik bağımlılıklar stratejisi 2020’de Xi, Çin’in kendi tedarik zincirlerinden yabancı girdileri çıkarırken uluslararası üretim zincirlerini Çin’e bağımlı hale getirmesini istedi. Nisan’da gizli bir toplantıda, bu bağımlılıkların “yabancıların Çin’e arzı kesme girişimlerine karşı güçlü bir karşı önlem ve caydırıcı” olduğunu söyledi. Çin, kendisine bağımlı ülkeler yaratmak isterken kendisi başkalarına bağımlı olmamayı hedefliyordu. 2025’te Çin’in ekonomik yaptırımlarının rekor seviyeye ulaştığı verilerle ortaya kondu. Xi’nin yeni düzeni, Amerikan ihracat kontrollerini örnek alıyordu. “Pekin’in elinde kaldıraç gücü olduğunu fark etmesi şaşırtıcı olmadı, ama bunun dikkatli kullanılması gerekiyor” diyen Xiang Lanxin, bu durumun ölçülü yönetilmesi gerektiğini belirtti. Çin’in planı, dünyanın ihtiyaç duyduğu ve Çin’in ürettiği ürünleri belirlemek üzerineydi. Trump’ın geçen yılki seçim zaferinin ardından hükümet, 700’den fazla ürüne ihracat lisansı sistemi getirdi. Bunlar arasında batarya bileşenleri, biyoteknoloji, sensörler, kritik mineraller ve ileri üretim makineleri vardı. Bazı kalemlerde, ilaç hammaddeleri veya nadir mineraller gibi, Çin’in küresel arzda neredeyse tekel olduğu biliniyordu. Kurallar, lisansların iptaliyle ihracatın durdurulmasına imkân tanıyordu. Üreticilerin nihai kullanıcıyı bilmesi ve raporlaması zorunlu kılındı. Böylece Çin, nadir toprak elementlerini bazı Batılı savunma firmalarına kısarken Amerika’ya olan akışı ticaret ateşkesi çerçevesinde sürdürebildi. Hedefler, maliyetler ve riskler Çin’in hedefinde en çok acı verecek sektörler değil, kendi firmalarının avantajına olacak alanlar vardı. Hazır ürün ihracatını yasaklamak yerine, bu ürünlerin üretimi için gerekli girdilerin akışını sınırlamak, iç pazarda fiyatları düşürerek ihracatçılara avantaj sağladı. Bu strateji Hindistan’da da devredeydi. Apple’ın alternatif tedarik zinciri kurma çabaları, ileri üretim makineleri ve disprosiyum tedarikindeki kısıtlamalarla yavaşladı. Haziran’da Foxconn, 300’den fazla Çinli mühendisi Hindistan’dan çekti. Çin’in ekonomik silahları bu yıl çoğunlukla Amerikan politikalarına yanıt olarak kullanıldı fakat bu durum, diğer ülkelerin Çin tedarikçilerine bağımlılıktan duyduğu endişeyi artırdı. Brüksel, Tokyo ve Washington’da hareketlilik başladı. Stanford Üniversitesi’nden Matteo Maggiori, “Yaptırım gücü doğrusal değil, pazarın %95’ini kontrol etmekle %85’ini kontrol etmek arasında büyük fark var” dedi. İhracat kontrolleri, firmaları alternatiflere yatırım yapmaya yöneltiyor. Bazı Çinli yetkililer, acil durumlarda gayriresmi yollarla tedariki sürdürmek için çözüm önerdi. Wu Xinbo, “İkili ilişki iyiyse biraz hızlanırım; değilse yavaşlarım” dedi. Sonuçta Çin, tedarik zincirlerinin güvenilir olduğunu vurgularken alternatif arayışlarını caydırmaya çalışıyor. Mart’ta Xi ise “Tedarik zincirlerini ayırma ve bozma girişimleri başkalarına zarar verecek, kendine fayda sağlamayacak” diyerek konu hakkındaki net görüşlerini dile getirmişti.