Kadınlara şiddete karşı 5. Eylem Planı'nı devreye aldıklarını duyuran Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kadına ve çocuğa karşı şiddet bir insanlık suçudur. Tek bir kadın şiddete uğruyorsa bu bizim için küçük kıyametin koptuğunun ifadesidir” dedi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi'nde "Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü" dolayısıyla düzenlenen programda açıklamalarda bulundu. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamalarından öne çıkanlar şunlar oldu: "Toplantımıza teşrif eden hanım kardeşlerimize kalpten teşekkür ediyorum. Kadına yönelik şiddet eylemlerinde hayatlarını kaybeden bütün kardeşlerimize rahmet diliyorum. Şiddete uğramış, kadınlık onuru incinmiş tüm hanım kardeşlerime 'geçmiş olsun' diyorum. Gerek Türkiye Cumhurbaşkanı olarak gerekse iki kız evladı babası olarak bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da kadına ve çocuğa yönelik şiddetle mücadelede en ön safta yer alacağımın bilinmesini isterim. Kadına yönelik şiddet insanlık suçudur, insanlığa ihanettir. Kadına el kaldıranın eli de vicdanı da kararmıştır. Hiçbir erkeğin, anne, eş, kardeş, evlat olarak hayatı paylaştığı kadınlara karşı menfi bir tutum içinde olması düşünülemez. “Tek bir kurban, küçük kıyametin habercisi” Bize örnek gösterilen Avrupa ülkelerinin yapamadığı önleyici düzenlemeleri hayata geçirmiş bir ülkeyiz. Son 23 yılda kadınlarla birlikte verdiğimiz mücadele sayesinde paradigma değişimine imza attık. Mesele asla istatistiki oranlar değil, esas mesele candır. Tek bir hanım kardeşimiz bile şiddet kurbanı oluyorsa bu bizim için küçük kıyametin koptuğunun habercisidir. Gazetelerde okuduğumuz, haberlerde seyrettiğimiz her bir şiddet olayının aslında yarım kalmış bir insan hikayesine tekabül ettiğini aklımızdan çıkaramayız. Tepkilerinin ölçüsünü mağdurlara göre ayarlayanlar, o suçu işleyenler kadar zulme ve adaletsizliğe ortak olmuşlardır. Kadına ve çocuğa şiddeti belli bir bölgeye, ülkeye veya topluma mal eden yaklaşımlar, sorunun kronikleşmesine sebep oluyor. “Şiddet kişi ile sınırlı bir hadise değildir” Bizim kültürümüzde aile, mahremiyeti olan bir yapıdır. Bir evin giriş veya bahçe kapısından ötesi, kişinin mahremi olarak görülür. Ama zulüm varsa, şiddet söz konusuysa burada artık aile mahremiyetinden söz edilemez. Şiddet kişi ile sınırlı bir hadise değildir, tüm toplumu ilgilendiren bir meseledir. "Babalara da sorumluluklar düşüyor" Şehir hayatının sıkıntıları ve zorluklarıyla birlikte ailenin omuzlarına binen yük artmaktadır. Bu yükün sağlıklı bir şekilde taşınabilmesi için kadın ile erkek arasındaki rol dağılımının adaletli yapılması şarttır. Kadınların çalışma hayatında yer aldığı bir tabloda, eski alışkanlıkların aynen devam etmesi beklenemez. Çocukların eğitimi ve yetiştirilmesinde annenin yanı sıra babalara da önemli sorumluluklar düştüğüne inanıyorum. Dijital dünyadan artan tehditler artarken, çocuklara kol kanat germek, babaların da birincil görevidir. Eşlerimize daha fazla destek olmamız gerekiyor. Babalarımızdan eşlerine daha fazla yardımcı olmalarını özellikle çocuklarının eğitimi noktasında daha fazla yük almalarını istirham ediyorum. “Caydırıcılığı güçlendirdik” Sıfır tolerans yaklaşımıyla kadına ve çocuğa yönelik şiddetle etkin bir şekilde mücadele ettik. Her alanda kadınları güçlendirmenin gayretinde olduk. 2002'de kadınların iş gücüne katılım oranı yüzde 27,9'du. 2025 eylül ayı itibariyla yüzde 35,7'ye yükseldi. Aynı dönemde kadın istihdam oranı ise yüzde 25,3'ten yüzde 31,8'e çıktı. 2002'de kadın milletvekillerinin sayısı 24, kadın temsil oranı ise sadece yüzde 4,4'tü. 2023 mayıs seçimleriyle kadın milletvekillerinin sayısı 119'a, temsil oranı ise yüzde 19,83'e yükseldi. 2025'te TCK'da yaptığımız değişiklikle kadına yönelik şiddetin engellenmesinde kritik bir eşiği aştık. 2012 yılında 6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesi Kanunu'nu yürürlüğe koyduk. 2014'te cinsel suçlara yönelik cezaları artırdık. 2020'de 6284 Sayılı Kanun kapsamında ihtisas mahkemelerini kurduk. Caydırıcılığı güçlendirdik.” [news_id:726827]