Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Fransa’nın Eylül ayında BM Genel Kurulu’nda Filistin Devleti’ni resmen tanıyacağını duyurdu; bu adım geniş yankı uyandırdı. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, “Tarihi ve kalıcı bir Orta Doğu barışına olan tarihi bağlılığına uygun biçimde Fransa’nın Filistin Devleti’ni tanıyacağına karar verdim” şeklinde açıklama yapmıştı. Cumhurbaşkanı bu kararı “Bu yıl Eylül ayında Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda resmiyet kazandıracağım” diye ifade etmiş, Macron’un bu Twitter/X paylaşımı, Fransa’yı G‑7 içinde bu adımı atan ilk büyük ülke haline getirmişti. Bu hamle, şu ana dek Filistin Devleti’ni tanıyan veya tanıyacağını açıklayan yaklaşık 142 ülkeye Avrupa’dan Norveç, İrlanda ve İspanya’nın ardından Fransa’yı da eklemiş oldu. Fransa’nın diplomatik yetkisi düşünüldüğünde bu adım, diğer Batılı ülkeleri de benzer bir çizgiye çekebilecek potansiyel taşıyor. Diplomatik fırtına: destek ve tepki aynı anda Fransa’nın kararı İsrail ve Amerika Birleşik Devletleri tarafından hızla sert tepkiyle karşılandı. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, bu girişimi “terörizmi ödüllendirmek” olarak tanımlarken; ABD Senatörü Marco Rubio “üzücü ve düşündürücü bir hata” benzeri ifadelerle eleştirdi. Almanya ve Birleşik Krallık henüz benzer bir adım atmadı. Almanya da tanımanın yalnızca nihai barış müzakerelerinin parçası olması gerektiğini savunuyor. Filistin yönetimi ve Hamas, Fransa’nın bu tanımasını uluslararası hukuk ve Filistin halkının kendi kaderini tayin etme hakkına verilen güçlü bir destek olarak değerlendirdi. Suudi Arabistan, İrlanda gibi ülkeler de bu adımı “tarihi” ve iki devlet çözümünü ilerletici olarak nitelendirdi. Stratejik hesap: toplantılar ve konferans atmosferi Fransa Dışişleri Bakanı Jean‑Noel Barrot’nun koordine ettiği uluslararası konferans, 28‑29 Temmuz 2025 tarihlerinde New York’ta düzenlenecek. Amaç, Hamas’ın silahsızlandırılması, İsrail’in güvenlik garantileri, Filistin Otoritesi’nin reformu ve iki devlet çözümünün uluslararası düzeyde ilerletilmesine ilişkin bir yol haritası oluşturmak. Türkiye dahil birçok ülke bu konferans esnasında tanıma süreçlerine hız verebileceğine dair sinyaller veriyor. Fransa’nın kararı BM toplantısında açıklanacak olsa da, diplomatik gözlemciler bu adımın sembolik olmaktan çok daha öte bir anlam taşıdığını; bu hamlenin iki devlet çözümünün canlandırılması, Hamas baskısının kırılması ve İsrail’e yönelik uluslararası baskının artırılması açısından önemli bir araç haline gelebileceğini düşünüyor. Dış politika değişimi: Macron çizgisi ve G‑7 etkisi Fransa bu kararla, geleneksel Amerikan ve Alman çizgisinden ayrılarak bölge barış sürecinde daha aktif rol aldığını göstermiş oldu. Macron ise bu kararıyla diğer G‑7 ülkeleri üzerinde baskı kurabilir çünkü çoğu büyük batılı ülke hâlâ tanıma konusunda temkinli kalmaya devam ediyor. Fransa’nın kullandığı bu diplomatik yol haritası, Filistin konusunda AB içinde ortak bir tutum oluşturma potansiyeli taşıyor. Fransa resmi açıklamasında Filistin Devleti’nin demilitarize, demokratik ve İsrail’i tanıyan bir yapı olarak konumlanmasının barış için tek seçenek olduğu vurgulandı. Netanyahu kararı “teröre ödül” olarak niteleyince Fransa Tel Aviv’deki büyükelçilik görevlisini geri çağırarak durumu diplomatik olarak yanıtladı. Macron, uzun süredir Avrupa'nın Orta Doğu’daki etkisini artırmak ve ABD’nin tek taraflı pozisyonuna karşı denge oluşturmak isteyen bir lider olarak öne çıkıyordu. 7 Ekim 2023’te başlayan İsrail-Gazze savaşı sonrası ortaya çıkan ağır sivil kayıplar ve çözümsüzlük havası, Macron’un iki devletli çözümü yeniden gündeme taşımasına zemin hazırladı. Filistin’in tanınması, bu çözüm modelini uluslararası toplum nezdinde meşrulaştırma ve barışı yeniden masaya çekme girişimi olarak okundu. Aynı zamanda Macron, G‑7 içinde bu adımı atan ilk lider olarak Avrupa'nın vicdanı olma iddiasını pekiştirmek istedi şeklinde de değerlendirildi.