ABD Merkez Bankası, yüksek enflasyonunu engellemeye çalışırken faiz oranlarını yükseltmek için agresif bir mücadeleye başladı ve Fed bu çabayı küresel resesyon riskine rağmen, ABD'de fiyat istikrarını yeniden sağlamak için gerekli görüyor.
Ancak Fed'in ülke içinde yaptıkları tüm dünyada yankı buluyor ve attığı adımlar küresel durgunluk riskini artırırken birçok gelişmekte olan ülkede de ekonomik ve mali sancılara neden oluyor.
Avustralya'dan Euro Bölgesine kadar gelişmiş ekonomilerdeki diğer merkez bankaları da enflasyonla mücadele etmek için faiz silahını Fed’in ardından kullanmaya başlıyor.
Fed'in yüksek faiz oranları parayı ABD'ye çekerek, doların değerini artırırken, gelişmekte olan piyasa ekonomileri de para birimlerini mümkün olduğunca istikrara kavuşturmak için kendi borçlanma maliyetlerini yükseltmek zorunda kalıyor.
Daha yüksek faiz oranları, tüketici talebini soğutarak ve talebin arz ile dengelenmesini sağlayarak enflasyonu yavaşlatır ve daha ılımlı fiyat artışlarının önünü açar. Ancak bu süreçte işe alımlar yavaşlar, ücret artışları suni bir hale gelir ve iş kayıpları tetiklenir.
Analistler, bu sonuçların dışında dünya genelinde ciddi krizlerin olmasının da muhtemel olduğunu söylüyor.
Çok sayıda ülkenin faiz oranlarını hızlı ve senkronize bir şekilde artırması bu sebeple , tam olarak başladığında resesyonun ne kadar derin geçeceğini bilemememiz açısından oldukça önemli.
Yaşanabilecek bir resesyon durumunda ekonomistler, önlemlerin yetersiz kalmasından çekiniyor ve bunun dünya çapında kargaşa yaratabileceğinden bahsediliyor.
Ancak tüm bunlara rağmen Fed faiz oranlarını artırmaya devam etmeye hazırlanıyor.
