Hiroşima anılırken nükleer başlıklar güncellenmeye devam ediyor!

Okuma Süresi: 3 Dakika
Hiroşima anılırken nükleer başlıklar güncellenmeye devam ediyor!
Doviz.com
06.08.2025 09:37

Bugün, yani 6 Ağustos 2025, Hiroşima'ya atılan ilk atom bombasının üzerinden tam 80 yıl geçti. İkinci Dünya Savaşı'nı sonlandıran bu patlama, atom çağının kanlı başlangıcıydı fakat bbomba, Japonya semalarından çok daha önce, 1940 yılında Birmingham Üniversitesi’nde yazılan ve şu an Oxford Bodleian Kütüphanesi’nde bulunan elle yazılmış bir muhtırada kağıda dökülmüştü.

Frisch-Peierls Muhtırası olarak adlandırılan bu belge, Nazi Almanyası’ndan kaçmış Yahudi bilim insanları Otto Frisch ve Rudolf Peierls tarafından kaleme alındı. Uranyum fisyonu ve zincirleme reaksiyonlar hakkındaki son bilgilerle yola çıkan bu ikili, "bir uçak tarafından taşınabilecek kadar kompakt ve zenginleştirilmiş uranyumdan oluşan bir bomba"nın taslağını sundu. İngiltere’deki bu bilimsel çalışma, daha sonra Los Alamos’ta gerçekleşirilerek Manhattan Projesi’nin ana damarını oluşturdu.

Belgelerde sadece bombanın nasıl yapılacağı anlatılmıyor, aynı zamanda yaratacağı yıkımın boyutları da tarif ediliyordu. Şöyle yazmışlardı: "Böyle bir patlama geniş bir alanda yaşamı yok edebilir. Bu alanın büyüklüğünü tahmin etmek zor, ancak büyük bir şehrin merkezini kapsayacak büyüklükte olması muhtemel."

Şimdiki silahlar dünyayı susturacak çapta

Hiroşima ve Nagazaki’de yaklaşık 100.000 kişi anında ölmüş, izleyen yıllarda 100.000’den fazla sivil hayatını kaybetmişti. O bombalar 16 ve 20 kiloton TNT'ye eşdeğerdi. Bugün ise ABD ve İngiltere tarafından kullanılan W76 tipi termonükleer başlıklar, Hiroşima bombasından altı kat güçlü, yaklaşık 100 kiloton patlama gücü taşıyor. 1952'de test edilen ilk termonükleer bomba, Hiroşima’daki yıkımdan 500 kat fazlasını yaratmıştı.

Bugün dünyanın herhangi bir büyük şehrine, örneğin Londra'ya düşen tek bir bomba bile, çeyrek milyondan fazla insanın canına mal olabilir. ABD’nin elindeki en büyük başlık olan B83 tipi silah 1,2 megaton, yani 1,2 milyon ton TNT gücüne eşittir ve bu silahın kullanılması bir milyondan fazla insanın anında ölümü anlamına gelir. Dahası var: Rusya'nın Sarmat 2 adlı kıtalararası füzesi 10 megaton yükte, yani Hiroşima’nın binlerce katı güçte savaş başlıkları taşıyabiliyor.

Sınır tanımayan bir cephanelik ve durdurulamayan bir yükeliş

Dünyada nükleer silaha sahip dokuz ülke var: Amerika Birleşik Devletleri, Rusya, Çin, Fransa, İngiltere, Hindistan, Pakistan, Kuzey Kore ve İsrail. ABD ve Rusya’nın her birinin 4.000 civarında aktif nükleer başlığı bulunuyor ve bu da dünyadaki tüm cephaneliğin yüzde 90'ını oluşturuyor. Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü'ne göre Çin'in yaklaşık 600 başlığa sahip olduğu ve her yıl 100'e yakın yeni silah ürettiği tahmin ediliyor. İngiltere dahil beş nükleer güç silahlarını modernleştirmeyi ya da miktarını artırmayı planlıyor.

1940'ta yazılan muhtırada, "Eğer Almanya'nın bu silaha sahip olduğu ya da olacağı varsayılırsa... en etkili yanıt benzer bir bombayla karşı tehdit olur" diye yazılmıştı. Fakat Frisch ve Peierls bombanın gerçek anlamda kullanılacağını hiç düşünmemişti. Japonya’da yaşanan yıkımdan sonra Peierls bu teknolojiden uzaklaştı ve nükleer silahsızlanma için kampanyalara katıldı. O mücadele ise hala tamamlanamadı.

Dünyanın doğru yöne gitmediği yeni bir dönem

Nükleer riskleri azaltmak için yıllarca süren uluslararası çabalar Ukrayna işgali ile birlikte duraksadı. Alexandra Bell, "Nükleer riskleri azaltmak için verdiğimiz son derece zor, yorucu tüm çalışmalardan sonra şimdi her şey yanlış yöne gidiyor" dedi. Çin eşsine rastlanmamış şekilde silah stokunu artırıyor. ABD ile Rusya ise stratejik istikrar konusunda diyaloğa kapıları kapatmış durumda. Silahsızlanma ünın çatısı olan yapılar çöküş eşiğinde.

Yeni tehlikeler sadece uluslararası ilişkilerle sınırlı değil. Hindistan ile Pakistan arasındaki gerilim, Kuzey Kore’nin tehditleri, Güney Kore’nin buna karşı silah üretme eğilimi, Orta Doğu'da nükleer caydırıcılık arayışları bu tabloyu tamamlayan başka başlıklar.

Bunlara ek olarak yapay zekânın askeri kullanımı ve iklim krizi gibi yeni çok katmanlı tehditler de göz ardı edilemiyor. Alexandra Bell, "Daha tehlikeli, ama farklı bir şekilde," diyerek bu risklerin toplamının dünyadaki tehdidi daha da yükselttiğini ifade etti.

 

 

REKLAMI KAPAT X