İrfan Donat yazdı: Gıda terörü tam gaz

Okuma Süresi: 6 Dakika
İrfan Donat yazdı: Gıda terörü tam gaz
Doviz.com
11.10.2024 11:28

Güvenilir Gıda platformunun devreye alınmasıyla “gıda terörü” yeniden ülkenin önemli bir gündem maddesi haline geldi. Tarım Editörü İrfan Donat ise konuyu bugünkü köşe yazısında mercek altına aldı.

Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, taklit, tağşiş ve hileli gıdaların tespiti ve kamuoyu bilgilendirmesi için geliştirilen yeni güvenlik sistemini tanıtmıştı.

Eski sistemde taklit veya tağşiş yapıldığı laboratuvar sonucu ile tespit edilen gıdalar, bakanlık tarafından 6 aşamalı bürokratik bir sürecin sonunda listeler şeklinde kamuoyuna duyuruluyor iken yeni sistemde taklit ve tağşiş yapan firmaların “guvenilirgida.tarimorman.govtr” internet sitesinde anlık olarak görülmesi sağlanmıştı.

Denetimler sonrasında düzenli olarak güncellenen listeler ise “gıda terörü” teriminin yeniden Türkiye’nin önemli bir gündem maddesi haline gelmesine yol açtı.

Bloomberg HT’den İrfan Donat ise konuyu bugünkü köşe yazısına taşıdı.

Donat'ın “Gıda terörü tam gaz” başlıklı yazısından öne çıkanlar şöyle oldu:

“Gıdada taklit ve tağşişin maalesef önüne geçilemiyor. Bal görünümlü glikoz şurubu, at ve eşek etinden köfte ve lahmacun, pamuk yağı karıştırılmış zeytinyağı derken bir dönem merdiven altı diye tabir edilen milyarlarca liralık sahte gıda ekonomisi artık raflarda gıda terörüne dönüştü. Ceza ve yaptırımların etkin şekilde uygulanmadığı piyasada sahtekârlar cirit atıyor.

Gelin bu özet girişten sonra biraz detaylara inelim...

Bundan üç hafta önce manşetlere çıkan sahte bal haberlerini hatırlarsınız.

Ankara'da bir işletmeye yapılan baskında yaklaşık 1 milyar TL değerinde sahte bal yapımında kullanılan glikoz, früktoz ve şeker ile çeşitli markalara ait 100 bin bal etiketi ele geçirildi.

Yıllardır kötü bir şöhret olarak üzerimize yapışan "Dünyada balı bir arılar yapar bir de Türkler" sözüyle yine birilerini haklı çıkarmayı başardık.

Yine hatırlayacaksınız Adana’da ele geçirilen 1,5 ton tek tırnaklı hayvan eti (At, eşek, katır eti) haberleri gündeme damga vurmuştu. Ülkede hukuk sisteminin mevcut durumu sahtekârları cesaretlendirmiş olacak ki ifadelerinde pişkin bir şekilde söz konusu etleri akrabalarına dağıtmak niyetinde olduklarını söylemişlerdi.

Önceki haftalarda Antalya’da Tarım ve Orman Bakanlığı ekipleri tam 17 ton bozuk tavuk ele geçirdi. Denetimlerde ele geçirilen ürünlerin son tüketim tarihi/tavsiye edilen tüketim tarihi geçmesine rağmen makine ile yeni tarih kodlandığı tespit edildi.

Bu mevzuları sindirmeye vakit kalmadan geçen hafta Tarım ve Orman Bakanlığı taklit ve tağşiş yapan firmaları, hileli ürünlerin hangi marka adı altında satıldığını ve ürünlerde yaptıkları sahtekârlıkları anlık olarak ifşa etmeye başladı.

İfşaların detaylarına bakınca karşımıza çıkan tablo içler acısı ama pek sürpriz değil…

Bal tükettiğimizi düşünürken, bizlere sanayi tipi früktoz, sakaroz ya da glikoz şurubu yedirmişler.

Bir dünya para verip natürel sızma zeytinyağı satın aldığımızı düşünürken, pamuk yağı gibi düşük kalite yağları mutfaklarımıza sokmuşuz.

DOMUZ ETLİ TAS KEBABI

Yemeklerimize domates salçası kattığımızı ya da kırmızı toz biber veya sumak attığımızı sanırken aslında tabaklarımızda gıdada kullanımına izin verilmeyen kanserojen boyalar varmış.

Dana ya da kuzu etinden köfte, sucuk, pide, kebap, lahmacun tükettiğimizi varsayarken, aslında bizlere at, eşek, katır gibi tek tırnaklı hayvanların etleri yedirilmiş. Yine bu ürünlerde deri dokusu, sakatat, kanatlı etleri de kullanılmış.

İfşa listesine baktığımızda pek çok vatandaşımızın farkında olmadan domuz etli tas kebabı yediğini öğreniyoruz.

Önümüze Antep fıstıklı baklava konulduğunu düşünürken aslında yeşile boyanmış ay çekirdekli ya da yer fıstıklı baklava yemişiz.

Yetmemiş, aromatize şarap bazlı içkilere dışarıdan etil alkol ilavesi yapmışlar.

Gıda boyası ile çaya tavşankanı rengi vermişler.

Peynir, yoğurt, tereyağı gibi ana hammaddesi süt olduğunu düşündüğümüz ürünlerin içine bitkisel yağ, jelatin, nişasta ve natamisin (Ürünlerin küflenmesi ve maya gelişimini önleyici E-235 kodlu koruyucu katkı maddesi) karıştırmışlar.

Bize içinde yabancı madde bulunan kuru kekik satmışlar ama yabancı maddenin ne olduğu hakkında hiçbir fikrimiz yok.

Liste o kadar uzun ki hangi birini yazalım…

Bakanlığın resmi internet sitesinde her gün yenilenen ifşa listesinde şuan toplam 586 ürün var. Bunun 66’sı “sağlığı tehlikeye düşürecek gıdalar” olarak niteleniyor.

Ceza ve yaptırımların caydırıcılığı tartışılıyor

Denetimlerin yapılması ve ifşaların anlık olarak açıklanması farkındalık açısından önemli gibi gözükse de bizim açımızdan çok daha önemli olanı söz konusu firma ve markaların ifşası sonrasında nasıl bir sürecin işlediği…

Arıdan habersiz bal yapanların ne kadar ceza aldığını bileniniz var mı?

Peynirden tereyağına, zeytinyağından baharata kadar ürünlerin içeriğiyle oynayanlara hangi yaptırımlar uygulandı hiç duydunuz mu?

Köfteden, kebaba, sucuktan lahmacuna kadar tüketicilere tek tırnaklı eti yedirenlere uygulanan müeyyiden haberiniz var mı?

Türkiye’de 97 bini üretim, 341 bini satış ve 286 bini toplu tüketim yeri olmak üzere toplam 724 bin gıda işletmesi var.

Tarım ve Orman Bakanlığı, bu yıl şuana kadar 940 bin denetimde 16 bin uygunsuzluk tespit edildiğini ve 771 milyon TL idari para cezası kesildiğini açıkladı.

Kaba bir hesapla uygunsuzluk başına ortalama 48 bin 187 TL cezadan bahsediyoruz.

368 işletme hakkında ise savcılığa suç duyurusunda bulunulmuş.

2023 yılının tamamında ise 1.3 milyon denetim sonucu 19 bin uygunsuzluk tespit edilerek 577 milyon TL para cezası kesilmiş. Geçen yıl uygunsuzluk başına ortalama ceza miktarı 30 bin 368 TL’ye denk geliyor.

255 işletme hakkında ise savcılığa suç duyurusunda bulunulmuş.

Peki, siz hiç taklit ve tağşiş yüzünden kapanan bir gıda işletmesi ya da hapis cezası alanları duydunuz mu?

Ben duymadım…

Dolayısıyla neresinden bakarsanız bakın söz konusu yaptırımlar sahtekârları korkutmuyor.

Kesilen cezalar, on milyarlarca liralık hileli gıda pazarında sahtekârlar için çerez parası...

O yüzden denetimlerin yetersiz, ceza ve yaptırımların caydırıcılıktan uzak olduğu bir ortamda kayıt dışı ve merdiven altı üretim kurumsal bir yapıya dönüşürken, kayıt içinde türlü hilelere de kapı aralanıyor.

Denetimlerin niteliği yeterli mi?

Türkiye’de 724 bin gıda işletmesini denetleyen kontrol görevlisi sayısı 7 bin 800 ile sınırlı.

Açıklanan rakamlara göre 2023’te işletme başına yıl boyunca sadece 1,8 denetim gerçekleştirilmiş. Bu yıl ise şuana kadar işletme başına 1,3 denetim söz konusu. Bir başka deyişle işletmelerin yıl boyu kapısından 1 ya da en fazla iki kez girildiği sonucu çıkıyor.

Söz konusu resmi gıda denetimlerinin detayına bakınca yıllık kontrol planı, rutin, takip, şikâyet, ALO 174, numuneli ve numunesiz denetimlerin hepsini kapsadığını görüyoruz.

Dolayısıyla denetimlerin hem niceliği hem de niteliğinin artırılması elzem gözüküyor.

Zira düşen alım gücü, artan fiyatlar, teknolojideki gelişmeler, gıda firmaları arasında ve marketler düzeyinde kızışan rekabet gıda üretiminde taklit ve tağşişin çoğalmasını tetikleyen faktörler arasında yer alıyor.

Yapılan tüm bu hilelerin önüne geçilmesi adına birçok standart ve yöntem geliştiriliyor ancak bu işin sahteciliğine kafa yoranlar da benzer teknolojileri kullanarak her gün yeni bir yöntem ve teknik geliştiriyor.

Bunu bir örnek üzerinden detaylandıralım.

Bal, dünyada en kolay taklit edilebilen ancak yapılan hilenin en zor tespit edildiği ürünlerin başında geliyor.

Bundan yaklaşık 3-4 yıl önce bal bir laboratuvarda analize girdiğinde 120 farklı parametreye bakılıyordu. Bugün ise aynı balda 361 farklı parametre kontrol ediliyor.

Glikoz, fruktoz, pestisit, antibiyotik, ağır metal kalıntısı gibi parametreler bunlardan sadece ilk akla gelenler…

O yüzden şu sorunun da yanıt bulması lazım: Türkiye’de taklit, tağşiş dâhil olmak üzere gıdada tüm riskleri doğru ve etkin şekilde analiz edebilecek yeterli sayıda akredite laboratuvar var mı?"

REKLAMI KAPAT X