Türkiye İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran, Merkez Bankası’nın enflasyondaki ve ekonomideki gelişmeleri gözleyeceğini ve enflasyonda düşüş görüldükçe faizin tekrar beklentilere uygun olarak indirilebileceğini öngördüğünü söyledi.
Akdeniz Turistik Otelciler ve İşletmeciler Birliği’nin (AKTOB) Türkiye İş Bankası’nın ana sponsorluğunda Antalya’da gerçekleştirdiği 13. Uluslararası Resort Turizm Kongresi sırasında gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Son faiz artışının beklentileri paralelinde gerçekleştiğini belirten Aran, “Bunun doğru bir adım olduğunu ve önümüzdeki ay 250 baz puanlık bir artış olacağını düşünüyoruz. Yüzde 40 faizi önümüzdeki ay yüzde 42,5 yaptığında beklediği en yüksek enflasyonun üzerinde, reel faize geçecek. Bunun da enflasyonun kontrol altına alınması bakımından, beklentilerin gerçekten yüzde 36-42 aralığında çıpalanması için çok önemli olduğunu düşünüyoruz” diye konuştu.
Yüzde 50-55 bandındaki faizlerin yetmesi gerekiyor
Ekonomim’de yer alan habere göre Önümüzdeki döneme dair faiz beklentilerini de aktaran Aran, aralık ayındaki artıştan sonra faiz artırımına ara verilmesini öngördüğünü söyledi. Merkez Bankası’nın faiz artırımlarının ardından mevduatın kompozisyonunda önemli bir değişiklik beklediğini belirterek, “Dolarize olmuştuk ve yabancı para mevduatın payı çok artmıştı. Normalleşen politikada yabancı para mevduattan TL mevduata önemli bir dönüş bekliyoruz” dedi. Enflasyonun gelişimiyle beraber önümüzdeki 3 ayın enflasyonunda ne öngörülüyorsa tasarruf mevduatına verilecek faizin de oraya çıkmak zorunda olduğunun altını çizen Aran, “Müşteriyi ikna edemediğiniz anda bu sistem çalışmıyor. Bugün gördüğüm gidişatla, Merkez Bankası’nın çizdiği 2024 yılı tahmin eğrisiyle yüzde 50-55 bandındaki faizlerin 90 günlük dönem için yetmesi gerekiyor” diye konuştu.
Rasyonel olan yerde rasyonel hareket edenler kalacak
Kredi maliyetlerinin arttığını ancak daha önceki ucuz olduğu düşünülen kredi faizi seviyelerinin devam ettirilebilir olmadığına dikkat çeken Aran, şöyle konuştu: “Bugün atılan adımlar, ekonomide sadece fiyat istikrarını değil finansal istikrarı da sağlamak açısından önemli. Aslında sıkıntılı gibi görünen bu ortamın, her sektörde işini iyi yapanla yapmayanı; gerçekten işini iyi yapanla bugüne kadar ucuz kredi bulduğu için yapıyormuş gibi görünenleri ayırt etme açısından sağlıklı olduğunu düşünüyorum. Parasal sıkılaşmanın olduğu yerde, rasyonel olan yerde rasyonel hareket eden aktörler kalacak. Rasyonel hareket eden aktörler derken, bir iş yapan, işten kazandığını işine yatıran gerçek iş insanlarından bahsediyorum. İşten kazandığını işine yatırmayanlar, kredi gerçek fiyatına geldiğinde mutlaka zorluk yaşayacaktır. Oyuna girmek istediğinizde, devam etmek istediğinizde bu oyuna sermaye koymanız gerekecek. Zaten onu harcamışsanız, tüketmişseniz de oyundan çıkmanız gerekecek. O yüzden şu anda sıkıntılı bir süreç olsa da bunun ülkemiz için sağlıklı bir konjonktür yaratacağını düşünüyorum.”
Yabancının seçimden sonra değil önce geleceğini düşünüyorum
Hakan Aran, şöyle konuştu: “Genellikle seçimlerden sonra Türkiye’ye yabancı sermayenin ilgisinin artacağı yönünde bir beklenti var. Ben Türkiye’ye girmek için bekleyen yabancı sermayenin yerel seçimlerden sonra değil seçimlerden önce geleceğini düşünüyorum. Türkiye’de faiz oranlarının rasyonelleşmesiyle yabancı sermayenin artık kuru da öngörebilmesi sayesinde dövizini ne zaman bozdurup Türkiye’ye gireceği, Türkiye’de hangi enstrümanlara yatırım yapacağı ve buradan hangi işlere para yatıracağı konusunun netlik kazanacağı kanaatindeyim. Türkiye’ye olan sermaye akımlarının güçleneceğini ve uygun maliyetle yabancı para kredi verebilir duruma geleceğimizi, CDS risk priminin 300’ün altına ineceğini öngörüyorum. Dolayısıyla CDS risk priminin düşük olduğu, yabancı ilgisinin yüksek seyrettiği, yabancı para kredi bulabildiğimiz bir yerde çok rahatlıkla iş dünyasına, turizmcilere dolar ve euro bazında kredi verebileceğimizi düşünüyorum. Bu, bankalar arasındaki rekabeti de artıracak. Örneğin bugün finansa erişmekte zorlandığını ifade eden turizmcilerin 2024’te hangi banka krediyi en ucuz veriyorsa ondan almaya dönük pazarlık gücü kazanacaklarını söyleyebilirim. Konjonktür böyle bir rahatlamaya işaret ediyor. Dolayısıyla TL faizlerin yükselmesini bir olumsuzluk olarak değil, sağlıklı bir gelişme olarak görüyorum.”