Kadınların İşgücüne Katılım Oranı Hala AB'nin Oldukça Altında

Okuma Süresi: 4 Dakika
Kadınların İşgücüne Katılım Oranı Hala AB'nin Oldukça Altında
Doviz.com
07.03.2018 16:42

İstanbul, 7 Mart (DHA) - Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu (TÜRKONFED), kadınların ekonomik ve sosyal hayata etkin katılımını sağlamak için politika önerileri sunan üçüncüsünü açıkladığı kadın raporunda, 2007’de yüzde 23 olan kadınların işgücüne katılım oranı, 2016 yılında yüzde 32.4’e yükselirken, bu rakamın halen AB ortalaması olan yüzde 51.6’nın oldukça altında kaldığına işaret etti.

Üyesi olan 39 kadın derneğiyle Türkiye’nin en büyük örgütlü kadın gücü olan (TÜRKONFED), kadının ekonomik ve sosyal hayatta daha etkin var olabilmesi için çözüm önerileri sunduğu 3. İş Dünyasında Kadın: Sorunlar, Çözümler ve Öneriler raporunu açıkladı.

TÜRKONFED İş Dünyasında Kadın (İDK) Komisyonu öncülüğünde hazırlanan raporun tanıtım toplantısına, TÜRKONFED Yönetim Kurulu Başkanı Tarkan Kadooğlu, TÜRKONFED Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı ve İDK Başkanı Prof. Dr. Yasemin Açık’ın yanı sıra raporu hazırlayan Prof. Dr. Oğuz Karadeniz ve Prof. Dr. H. Hakan Yılmaz da katıldı.

Sürdürülebilir kalkınmanın ancak kadının ekonomik hayata aktif katılımı ile mümkün olacağını belirten TÜRKONFED Başkanı Tarkan Kadooğlu, “Kadınların işgücüne katılım oranı 2007’de yüzde 23 iken, 2016 yılında yüzde 32.4’e yükselmiş. Bu artışı elbette memnuniyetle karşılıyoruz ancak bu oran hala Avrupa Birliği (AB) ortalaması olan yüzde 51.6’nın oldukça altında” dedi. Kadooğlu, “Gelişmiş bir ekonomi ve demokrasi; iş dünyasında kadın istihdamının artırılmasına, kadına yönelik şiddetin son bulmasına, kadının toplumsal statüsünün yükseltilmesine bağlı. Kadın güçlenirse toplum güçleniyor. Kadının ekonomik hayata katılmasının ülkenin refah seviyesine yaptığı katkı kadar kişiye bireysel olarak da güç kazandırdığı artık tartışmaya açık olmayan bir konudur. Her alanda olduğu gibi bu noktada da bir kültürel ve zihinsel değişimin başlaması gerekmektedir” dedi.

2025’e kadar toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması halinde dünya ekonomisine 12 trilyon dolarlık bir katkının ortaya çıkacağının öngörüldüğünü hatırlatan Kadooğlu, sürdürülebilir kalkınması açısından eldeki potansiyeli harekete geçirilmesi gerekliliğine işaret ederek, “Kadın elinin, emeğinin değmediği ülkelerde ekonomik kayıp yüzde 30’lara kadar çıkarken; kadının olmadığı yerde üretim, bereket, refah ve kalkınmanın olmadığı da görülüyor. Yapılması gereken; kadının çok yönlü güçlendirilmesi, toplumsal cinsiyet eşitliği için siyaset, iş ve toplumsal hayata kadınların aktif katılımını sağlayacak politikaların hayata geçirilmesidir. Kadınların statüsünü geliştirecek her türlü politika hem yerli hem de millidir ve ülkemizin kalkınması için de olmazsa olmaz koşuldur” dedi.

Kadının işgücüne katılımı önündeki en büyük engellerden birinin eğitim ve mesleki eğitim düzeyinin düşüklüğü olduğunu ifade eden TÜRKONFED Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı ve İDK Başkanı Prof. Dr. Yasemin Açık da şunları söyledi: “Ülkemizde, okuma-yazma bilmeyen kadın oranı erkeklerin beş katından fazladır. Kadınların eğitim seviyesi yükseldikçe işgücüne katılma oranları da artmaktadır. Okur-yazar olmayan kadınların işgücüne katılım oranı yüzde 16 iken; yükseköğretim mezunu kadınların işgücüne katılım oranının yüzde 71’dir. Yani, yükseköğretim mezunu kadınların işgücüne katılım oranı, okuryazar olmayan kadınlardan 4.5 kat fazladır. 2007 yılı ile kıyaslandığında 2016 yılında lise altı eğitim seviyesine sahip kadınların işgücüne katılım oranında 7 puanlık bir artış görülmektedir. Okullaşma oranlarında kız çocuklarında belirgin bir iyileşme yaşanmıştır. Genel lise eğitiminde 2007 yılında kız çocuklarında yüzde 50’nin biraz üzerinde olan okullaşma oranı 2016 yılında önemli bir artışla yüzde 80’lerin üzerine çıkmıştır. Yükseköğretimde ise 2007 yılında kız çocuklarında yüzde 18.7 olan okullaşma oranı 2015 yılında yüzde 41.1 gibi oldukça yüksek bir orana ulaşmıştır.”

Prof. Dr. Oğuz Karadeniz ve Prof. Dr. H. Hakan Yılmaz ise toplantıda, rapor sonuçlarını ve çözüm önerilerini aktardı. Türkiye’nin, kadın istihdamını son 10 yılda en fazla arttıran ülkeler arasında olduğunu kaydeden Prof. Dr. Karadeniz, şöyle konuştu: “Kadın istihdamının artışında üniversite mezunu eğitimli işgücünün artışı önemli bir faktör. İŞKUR’un yeniden yapılanması ile uyguladığı mesleki eğitim kursları, işbası eğitim programları, sosyal sigorta prim teşvikleri gibi aktif işgücü piyasası politikalarının da kadın istihdamını kolaylaştırdığı ve arttırdığı tahmin ediliyor. Son 10 yılda İŞKUR’un düzenlediği aktif işgücü programlarına katılan yaklaşık 2.8 milyon kişinin yarısını kadınlar oluşturuyor. İŞKUR’a başvuran ve İŞKUR kanalı ile işe giren kadınların oranı yükseliyor. Bununla birlikte ücretli çalışan kadınların haftalık çalışma süreleri halen uzun (48 saat). Çalışan kadın yaklaşık her gün 1 saatini yolda harcıyor, yol ve gündüz işte çalışmasının üzerine yaklaşık 3.5 saatini hane halkı ve aile bakımı için harcıyor.”

2016 yılı itibariyle 1.3 milyon civarında kadının, çocuk bakımı ile ilgilendiği için işgücüne katılamadığını belirten Prof. Dr. Yılmaz, yaşlı bakımıyla birlikte değerlendirildiğinde yaklaşık her yıl 120 bin kadının, çocuk ya da yaşlı bakımı nedeniyle mevcut işlerinden ayrıldığının gözlendiğini ifade etti. Prof. Dr. Yılmaz, “Rapor, kadınların erkeklerden daha düşük gelir elde ederken, vergi sisteminde artan oranlılık ve kadının, çocuk başta olmak üzere bakım yükümlülüklerinin varlığına rağmen, vergi yükünde, sosyal güvenlik primleri dahil, beklenen farklılaşmanın görülmediğini ortaya koyuyor. 2002-2013 ortalamasında kadınlar erkeklerin yüzde 88’i seviyesinde ücret geliri elde ederken, ödedikleri vergilerin oranı yüzde 84 oldu. Yani kadınlar yüzde 12 daha az ücret almalarına karşın erkeklerle aynı oranda vergi ödedi. Kadının daha az kazanmasına rağmen erkekle neredeyse eşit vergi yüküne sahip olması kadın istihdamını olumsuz etkiliyor” dedi.

REKLAMI KAPAT X