Düşen emtia fiyatları, tökezleyen petrol fiyatları ve bunalımlı işgücü piyasası düşük enflasyon ve hatta deflasyon mu getirecek, yoksa mali açıklardaki ve merkez bankası bilançolarındaki büyük artışlar enflasyon mu getirecek?
Koronavirüs salgınının yarattığı ekonomik daralma, piyasa talebini büyük ölçüde ortadan kaldırdı. Bazı ekonomistler piyasada yaşanan bu talep azlığını, enflasyonun önünde bir engel olarak tanımlarken, birçok görüş dünyanın düşen fiyatlar dönemi olan deflasyonu deneyimlediğine inanıyor. Çöken petrol piyasası ise, hem zayıf talebin hem de gün geçtikçe artan düşüşün başlıca nedeni olarak gösteriliyor.
Uzmanlar tarafından enflasyonu düşünmenin standart yolu, işgücü piyasasının durumuna, enflasyon beklentilerine, emtia ve gıda fiyatlarındaki dalgalanmalara bakmak olarak kabul edilir. Yaşadığımız sürece bakıldığında ise emtia fiyatlarının düşüşü ve petrol fiyatlarının çöküşü enflasyon üzerinde aşağı yönlü baskı yarattığı söylenebilir.
Likiditesi kısıtlı hane halklarına ve firmalara yardımcı olacak büyük mali programların, talebin mevcut düşük arzın üzerine çıkmasına neden olacağı düşünülebilir. Hem sosyal mesafelenme sebepli alışverişin kısıtlanması hem de ihtiyat tasarrufu nedeniyle tasarruftaki büyük artış, talebin arz üzerine geçmesine izin vermemiştir. Sosyal mesafelenme rahatladığında, bastırılmış talebin bir harcama patlamasına ve bir miktar enflasyona yol açacağından endişe duyulabilir. Uzmanlara göre böyle bir durumun, enflasyon beklentilerini istikrarsız hale getirecek kadar büyük ve yeterince uzun olması olası değildir ve muhtemelen hızla ortadan kalkacaktır.
Bunun ötesinde, ekonomistler enflasyona yol açan güçlü talebin geri dönüp dönmeyeceği konusunda endişeli. İhtiyat tasarrufunun, düşük tüketime yol açan kalıcı bir rol oynaması muhtemel gören analistler, belirsizliğin de düşük yatırıma yol açması ihtimali üzerinde duruyor.