
İktisatçı Mahfi Eğilmez, TCMB’nin faiz kararının ardından iş dünyasından gelen şikayetleri değerlendirdi.
Eski Hazine Müsteşarı Mahfi Eğlimez, “Bu faizle üretim yapmak mümkün değil” başlıklı yazısında ihracatçının yüksek faiz karşısındaki sitemlerinin çelişki barındırdığını söyledi.
Ekonomik sorunların çözümü için öncelikle gerçeklerin kabul edilmesi gerektiğini vurgulayan Eğilmez, ancak gerçek veriler üzerinden politika belirlenirse sürdürülebilir bir ekonomik düzen sağlanabileceğini aktardı.
Eğilmez’in konuya ilişkin paylaşımı şöyle oldu:
“TCMB faizi artırınca iş dünyasından faizlerin yüksekliğiyle ilgili şikâyetlerde ciddi artış oldu. İş dünyası temsilcileri “bu faizlerle, bu kadar yüksek finansman maliyetleriyle üretim yapmak mümkün değil” diyorlar. Şikâyetler, faiz oranlarıyla sınırlı değil. İhracatçılar ve turizmciler de bir yandan yüksek faizden bir yandan da uzunca bir süredir kurun sabitleşme eğilimi içinde olmasından rahatsızlar.
Aynı kişiler, tıpkı tüketicilerin büyük çoğunluğu gibi, gerçek enflasyonun aslında TUIK’in açıkladığı enflasyon oranının en az yüzde elli üzerinde olduğundan şikâyet ediyorlar. Eğer bu şikâyetleri doğruysa yani enflasyon gerçekte yüzde 38,1 değil de yüzde 75 dolayındaysa o zaman yüzde 75’e kadar kredi faizi düşük oranlı faiz demektir. Eğer faiz oranı yüksekse o zaman enflasyon onların dediği gibi yüzde 75 değil, TUIK’in açıkladığı gibi yüzde 38,1 demektir. Bir başka ifadeyle bu şikâyetlerin ikisi aynı anda haklı olamaz.
2021 Eylülünde TCMB faizi düşürmeye başladığında bunun yanlış bir adım olduğunu söyleyenlerin sayısı bir elin parmakları kadar azdı. Enflasyon hızla yükselir, faizler de hızla düşürülürken enflasyonun çok altında maliyetle kredi kullanan iş çevresi temsilcilerinin çoğu, ekonominin girdiği yanlış yol konusunda pek bir uyarı yapmadılar, tam tersine bu girişimi desteklediler. İktisatçıların bir bölümü bunun yanlış olduğunu söylerken birçok kişi onları yeni ekonomiyi izleyememekle suçladı. Yeni ekonomiyi tasarruf sahiplerinin tasarruflarını enflasyonun altında bir maliyetle (negatif reel faizle) kullanmanın doğru olduğunu savunmak olarak anladılar ve anlattılar. Böylece tasarruflar yer değiştirdi. Bugün yaşadığımız ekonomik sıkıntıların temelinde yatan hatalardan birisiydi bu. Faiz getirisinin enflasyonda yaşanan kaybı karşılayamadığını gören tasarruf sahipleri, tasarruflarını dövize ve altına yatırarak önemli bir bölümünü ekonomi dışına çıkararak banka veya ev kasalarına koydular.
Şimdi faizler yükselince kıyameti koparanların çoğu o zaman bu irrasyonel faiz indirimini alkışlıyor, enflasyonun çok altında oranlarla kullandıkları kredilerle iş yapıyorlardı. Birçok kişi düşük faizle kredi alıp o krediyle döviz alıyordu. Yine istiyorlar ki düşük faizle kredi kullansınlar ama enflasyon da düşsün. O işler öyle olmuyor. Tasarruf sahiplerinin tasarruflarını ucuza kullanarak üretim yapmak sonsuza kadar sürdürülemiyor.
Bugün faizlerin yüksekliğinden şikâyet etme hakkı olanlar yalnızca o gün faiz indirimlerinin yanlış olduğunu öne sürmüş olanlardır.
Kura gelince, orada da benzer sorunlar söz konusu. Bugünkü tuhaf kur düzeyi 2021 Eylülünde faiz sebep enflasyon sonuç yaklaşımıyla başlayan enflasyonun çok altında faiz (negatif reel faiz) uygulamasının sonucudur. Faizler düşürülüp de insanlar tasarruflarını dövize yönlendirince bunu önlemek amacıyla geçilen kur korumalı mevduat faciasından kurtulabilmek, dolarizasyonu azaltabilmek için kurun bir süre sabit tutulması ve bu yolla Türk Lirasının çekici hale getirilmesi kaçınılmaz bir adımdı. Bu şekilde dışarıdan carry trade ile döviz çekildi, kur iyice sabitleşti ve dövize geçen yerli tasarruf sahipleri de yavaş yavaş döviz satarak Türk Lirası mevduat hesaplarına ve tahvillere geri döndüler. Bu durum kurların sabitleşmesine, dolayısıyla Türk Lirasının değerlenmesine yol açtı. Değerli Türk Lirası, ithalatı özendirirken ihracatı zorlaştırdı.
Bugün kurdan şikâyet etmeye hakkı olanlar o gün kur korumalı mevduata karşı çıkıp, faizlerin enflasyonun üzerinde olması gerektiğini savunanlardır.
Hep söyledik: Faizi yanlış belirlerseniz ekonomiyi çökertirsiniz, sonradan doğru belirleseniz de yalnızca bu adımla ekonomiyi düzeltemezsiniz diye. Ama biz söyledik biz dinledik. Ve sonunda bugünlere geldik.
Bugünkü durumda faizler iddia edildiği gibi yüksek değil. Açıklanan enflasyon gerçeği göstermiyor. Önce gerçeklerin tam olarak açıklanması gerekir. Ondan sonra faiz yüksek mi değil mi görebiliriz.
Kurlara gelince, o da son zamanlarda Euro / TL kurunun yükselmesi, Türk Lirasının Euro’ya karşı değer kaybetmesiyle normale dönmeye başladı. USD/TL kuru son günlerde biraz yükselse de fazla oynamıyor. Çünkü ekonomi yönetimi IMF’nin istikrar programı uygulamalarının temel taşlarından birisi olan kuru çıpa olarak kullanma önerisine uygun hareket ediyor. Türkiye, ihracatının çoğunu Avrupa’ya yaptığı ve turizm gelirlerinin çoğunu Avrupalılardan elde ettiği için Euro/TL kurunun yükselmesi iyi bir gelişme. Türkiye’nin dış borçlarının çoğu Dolarla olduğu için USD/TL kurunun fazla yükselmemesi de öyle.
Herhangi bir işyerini, bir sistemi, bir ekonomiyi doğru yönetebilmenin birinci kuralı gerçekleri kabul etmektir. Eğer gerçekleri kabul etmiyorsanız alacağınız önlemler hayal âlemine hitap edeceği için çözüm getiremez. Enflasyon yüzde 75 ise bunu kabul edip ona göre önlem almak gerekir. Enflasyon yüzde 75 iken onu yüzde 40 gibi gösterince faizin yüzde 70’e çıkması halinde iş dünyası isyan eder ve sanki haklı gibi görünür.”
