Oktay: KKM uygulamasının bütçeye maliyeti 84,9 milyar lira

Okuma Süresi: 5 Dakika
Oktay: KKM uygulamasının bütçeye maliyeti 84,9 milyar lira
Doviz.com
27.10.2022 08:05

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, bütçe görüşmelerinde soruları yanıtlarken, "KKM uygulamasının bütçeye maliyeti, 84,9 milyar lira oldu." dedi

Oktay, 2023 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ve 2021 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi'nin geneli ile Sayıştay Raporları üzerinde görüşmeler kapsamında milletvekillerinin sorularını yanıtlayarak, değerlendirmelerde bulundu.

Kur Korumalı Mevduat (KKM) uygulamasına ilişkin soruları yanıtlayan Oktay, uygulamanın aralık ayında başlatıldığını anımsatarak, küresel ve bölgesel zorlu koşulların yaşandığı son dönemde Türk lirasında istikrar sağlandığını belirtti.

Vatandaşların ve şirketlerin KKM uygulamasına büyük teveccüh gösterdiğini ifade eden Oktay, "21 Ekim 2022 tarihi itibarıyla KKM'ye katılım sayısı 2,3 milyon kişiyi aşarken toplam tutar da 1,45 trilyon TL'yi geçmiş ve mevduattaki TL payı yüzde 50'ye yaklaşmıştır. Bu durum düşük gelir gruplarından toplanan vergilerin mevduat sahiplerine aktarıldığı iddialarının aksine, KKM'nin tabana yayıldığını ve tüm halkımıza hitap eden bir finansal ürün olduğunu ortaya açıkça koymaktadır." diye konuştu.

"KKM uygulamasının bütçeye maliyeti 84,9 milyar lira"

KKM ile döviz tevdiat hesaplarının toplam mevduatlardaki payında 10 puanın üstünde azalma olduğunu kaydeden Oktay, bankaların döviz yükümlülüklerinin düştüğünü, geçen yıl kasım ayında 24 gün olan TL mevduatlarının ortalama vadesinin bu yılın ağustos ayı itibarıyla 45 güne çıktığını söyledi.

KKM uygulamasının döviz kuru oynaklığı ve diğer makroekonomik göstergeler üzerindeki olumlu etkisine kıyasla maliyetinin sınırlı olduğunu anlatan Oktay, "2022 eylül sonu itibarıyla KKM uygulamasının bütçeye maliyeti 84,9 milyar TL'dir. Zaten bu da Hazine ve Maliye Bakanlığımız tarafından kamuoyu ile şeffaf bir şekilde paylaşılmaktadır." dedi.

Uygulama sebebiyle Merkez Bankasında oluşan maliyetin Hazine ve Maliye Bakanlığının açıkladığı rakamların altında olduğu bilgisini veren Oktay, gelecek yıl da sürdürülmesi öngörülen uygulamanın bütçeye maliyetinin, enflasyon öngörülerindeki düzelme ile sınırlı düzeyde kalmasını beklediklerini ifade etti.

"Kamu borcunun milli gelire oranı yüzde 39,3'e düşürüldü"

Türkiye'nin son yirmi yılda borçlanmayı yatırıma dönüştürdüğünü dile getiren Cumhurbaşkanı Yardımcısı Oktay, "Kamu borcunun milli gelire oranı yüzde 39,3'e düşürülmüştür. Ayrıca, TL cinsinden iç borçlanmanın ortalama maliyeti 2002 yılında yüzde 62,7 iken 2022 yılının ilk dokuz ayı itibarıyla bu oran yüzde 18,6'ya gerilemiştir. İç borçlanmanın ortalama maliyeti eylül ayında ise yüzde 11,7'ye gerilemiştir." diye konuştu.

Yurt içi borçlanma kompozisyonunda iyileşmeler sağlandığını söyleyen Oktay, bu çerçevede borçlanmanın ortalama vadesinin uzatıldığını, değişken faizli borçlanmanın azaltılarak sabit faizli borçlanmanın payının artırıldığını anlattı.

Yurt içi döviz cinsi borçlanmaların azaltılarak Türk lirası cinsi borçlanmaya ağırlık verildiğine işaret eden Oktay, şöyle devam etti:

"2020 yılı sonunda 36,2 milyar dolar olan yurt içi döviz cinsi borç stoku, 2021 yılı sonunda 29,9 milyar dolar, eylül 2022 sonu itibarıyla ise 25,8 milyar dolar seviyesine gerilemiştir. Önümüzdeki dönemde yurt içi döviz cinsi borç stoku kademeli olarak azaltılmaya devam edilecektir."

"2021 yılı sonunda 29,9 milyar doları yurt içi, 109,7 milyar doları ise yurt dışı olmak üzere merkezi yönetim toplam döviz cinsi borç stoku 139,6 milyar dolar iken söz konusu stok 2022 yılı ekim ayı itibari ile yaklaşık 7 milyar dolar azalarak 133 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. Uluslararası piyasalar tarafında ise finansmana erişimin zorlaştığı 2022 yılında yatırımcıdan yoğun talep gören 3 ayrı ihraç ile toplam 7,5 milyar dolarlık dış finansman sağlanmıştır."

"Borç stokunun vadesi dikkate alınmalı"

Faiz ve anapara ödeme miktarlarıyla ilgili eleştirilere cevap veren Oktay, "TÜFE'ye endeksli senetlere ilişkin ödenen faiz yükünün önemli bir kısmı, sabit getirili senetlerden farklı olarak, vade boyunca değil vade sonunda birikimli olarak ödenmektedir.

TÜFE'ye endeksli senetler 10 yıla kadar uzun vadeli nitelikte oldukları için faiz projeksiyonuna birikimli olarak yansımaktadır. Ayrıca projeksiyon rakamları bir yıl içerisinde yapılacak ödemeler değildir. 2037 yılına kadar olan dönemdeki ödemelerin tümünü kapsamaktadır. Dolayısıyla, değerlendirme yapılırken, borç stokunun vadesini dikkate almak gerekir." değerlendirmesinde bulundu.

Faiz harcamalarının milli gelire oranının 2002'de yüzde 14,3 iken, 2021 yılında yüzde 2,5'e kadar gerilediğinin altını çizen Oktay, 2022'de de bu oranın benzer seviyede gerçekleşmesini beklediklerini bildirdi.

Oktay, "AB tanımlı genel yönetim borç stokunun gayrisafi yurtiçi hasılaya oranının 2021 yılı sonunda yüzde 41,8, 2022 yılı ikinci çeyreğinde ise yüzde 39,3 seviyesinde gerçekleşirken, bu yılsonunda 36,7'e düşmesi, Orta Vadeli Program (2023-2025) dönemi sonunda ise yüzde 32,1'e gerileyerek program dönemi boyunca yüzde 60 olan Maastricht Kriterinin oldukça altında seyredeceği öngörülmektedir." dedi.

Enflasyonla mücadele

29 Ekim'de ilk yerli ve milli elektrikli araç TOGG'un fabrikasının açılışının yapılacağını ve ilk aracın banttan indirileceğini hatırlatan Oktay, mevcut destek mekanizmalarının yanı sıra uygulanan bu tür proje bazlı desteklerle Türkiye'nin ithalatını azaltırken, ihracat kapasitesinin ve küresel değer zincirindeki konumunun güçlendiğini ve dışa bağımlılığının azaltıldığını kaydetti.

Oktay, bu sayede küresel ekonomide ortaya çıkabilecek arz yönlü şokların ekonomiye olan negatif etkilerinin de önemli ölçüde sınırlandırılmış olacağını dile getirerek, diğer taraftan, üretim ve yatırımları ön plana alan politikalar çerçevesinde enflasyonla mücadeleyi bir öncelik olarak koruduklarını söyledi.

Enflasyonla mücadeleyi bazı gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler gibi agresif, sıkı para politikası merkezli tedbirlerle değil, kalıcı fiyat istikrarını hedefleyen, iş ve istihdam kayıplarına yol açmayan politikaları uygulayarak yaptıklarını anlatan Oktay, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Ülkemiz, uygulamakta olduğumuz politikalar sayesinde güçlü bir üretim ekonomisi olma yolunda ilerlemektedir. Bu sayede faiz artışıyla talebi kısarak yatırımları düşürmek yerine yatırım, üretim ve ihracat kapasitemizi daha da güçlendirerek enflasyonla mücadelede arz yönlü faktörleri ön plana çıkarmış oluyoruz."

"Küresel enerji ve emtia fiyatlarındaki artışların vatandaşlarımız üzerindeki olumsuz etkilerini azaltmaya çalışırken, diğer taraftan da ekonominin canlı kalmasını, üretimin artmasını ve işsizliğin azalmasını sağlayacak seçici politikalarla büyümeye devam ediyoruz. Hedefimiz ve uygulamalarımız, üreterek ekonomiyi canlı tutmak ve arz açığını kapatarak enflasyonu program dönemi sonunda kalıcı olarak düşürmek yönündedir."

"Enflasyonla mücadelede arz yönlü faktörleri ön plana çıkarmak, cari işlemlerde kalıcı fazla vermek, üretim, yatırım, ihracat ve istihdamı desteklemek için selektif kredi politikalarını etkin bir şekilde kullanıyoruz. Burada ithalatı, fiyatları ve hanehalkı borçlanmasını artıracak, her türlü spekülatif yatırıma yönlendirecek, tüketime yönelik bir kredi genişlemesi yerine, yatırımı, üretimi ve istihdamı önceleyen kredi genişlemesini tercih ettiğimizi ifade etmiş oluyoruz."

REKLAMI KAPAT X