Prof. Dr. Selva Demiralp yanıtladı: Döviz talebi nasıl düşer, Mısır modeline geçilebilir mi?

Okuma Süresi: 2 Dakika
Prof. Dr. Selva Demiralp yanıtladı: Döviz talebi nasıl düşer, Mısır modeline geçilebilir mi?
Doviz.com
17.05.2023 14:49

Koç Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof.Dr. Selva Demiralp, seçimlerin getirdiği belirsizlikler sonrasında ülke ekonomisine dair merak edilenleri köşe yazısında yanıtladı.

Buna göre Demiralp, köşe yazısında şunları kaydetti:

“Merkez bankasının döviz rezervlerinin çok tehlikeli seviyelere inmesi ve yabancı sermaye girişini caydıran politikalar nedeniyle döviz arzını sağlayabilmek giderek daha maliyetli hale geliyor. Bu durumda mevcut politikaların sürdürülebilmesi için döviz talebini kısıcı politikalar geliştirilmesi gerektirecektir.

Döviz talebi nasıl düşer?

İthalata dayalı bir büyüme modeline sahip olduğumuz için, döviz talebini azaltmak amacı ile yapılabilecek bir tercih büyümeden feragat etmek olabilir. Seçim öncesi dönemde gözlemlenen ivme kaybı kısmen bu tercihin yansıması olabilir.

Bu yol seçilirse piyasa faizleri üzerindeki baskılama gevşetilir. Bu senaryonun kuru kontrol altında tutabilmesi durumdan büyüme sıfıra yaklaşır. Enflasyon daha fazla artmaz ama mevcut 45’li seviyelerinden pek de aşağı inmez.

Mısır modeline geçilebilir mi?

Eğer 2024 yerel seçimleri öncesinde büyüme odaklı politikalardan vaz geçilmezse o zaman kur üzerindeki baskılar da devam edecektir. Bu baskıları hafifletmek amacıyla halihazırdaki sermaye kontrollerinin dozu Mısır örneğine benzer bir şekilde artırılabilir. Şayet piyasalarda bir panik yaratmadan bu sıkılaştırma yapılabilirse ekonomik büyüme yavaşlasa da bir süre daha devam ettirilebilir.

Çifte kur sisteminin hakim olduğu ve serbest piyasa ile resmi kur farkının yüzde 20’lere çıktığı Mısır örneğinde eldeki kıt döviz en zaruri ihtiyaçlar için kullanılıp hane halkının döviz talebi büyük ölçüde sınırlandırılıyor. Bu tür bir uygulamaya geçilirse Mısır’da olduğu gibi döviz yetersizliği nedeniyle yurt dışı seyahat ya da ithal tüketimin kısıtlanması gibi günlük hayata doğrudan yansıyacak sonuçlar doğabilir.

Şu anda çok da uzak olmadığımız bu örneğin sadece alım gücümüzde bir erime değil yaşam şeklimizde de önemli sınırlamalar getirebileceğini, dış dünyaya açılan kapıları önemli ölçüde kapatabilecek sonuçları olduğunu göz önünde bulundurmakta fayda var.

Görülen o ki mevcut ekonomi politikalarının sürdürülmeye çalışıldığı bütün senaryolar seçim öncesi dönemden çok daha olumsuz sonuçlarla bitiyor. Kuşkusuz Kılıçdaroğlu’nun temsil ettiği ortodoks politikalar da önümüzdeki bir iki sene toz pembe bir tablo çizmiyor. Ancak arada önemli bir fark var. Bir tarafta hatalı ve bu sebeple de maliyetli olan bir politikada ısrar var. Literatür bu tür ısrarların geri dönüşü çok zor olan ve ağırlıklı olarak ekonomik bunalımlarla sonuçlanan sonuçları olduğuna işaret ediyor. Diğer tarafta ise seçim öncesi politika hatalarının maliyetlerini ödeyip bu hatalardan dönmeye odaklı bir plan var.”

REKLAMI KAPAT X