Resmi enflasyon tahminlerinin sıklıkla değişmesinin para politikasının itibarını zedelediğini belirten TEPAV, ekonomide istikrarın sağlanması için atılması gereken adımları açıkladı.
TEPAV Makroekonomi Çalışma Grubu'nun hazırladığı Para Politikası Değerlendirme Notu’nun on beşincisi yayımlandı. Notta, Türkiye'nin para politikası ve ekonomik durumu hakkında önemli analiz ve değerlendirmeler yer aldı.
Türkiye'nin Ekim 2024'te aylık tüketici enflasyonu yüzde 2,88 olarak gerçekleşti. Bu oran, G20 ülkeleriyle karşılaştırıldığında yüksek bir seviyede olsa da risk priminin 254 baz puan civarında seyretmesi, iyileşme sinyalleri olarak değerlendirildi. Ancak, bu primin daha düşük seviyelere çekilmesi gerektiği vurgulandı.
Enflasyonda riskler devam ediyor
Makroekonomik istikrar hedefli programın sürdürülmesi halinde enflasyonun düşüş eğiliminde olması beklenildiği ancak, kredi piyasasındaki kısıtlamalar, yüksek bütçe açığı, kamunun belirlediği mal ve hizmet fiyatlarındaki artışlar ve rasyonel ekonomik dönüşümün sınırlı desteği gibi risklerin bu süreci zorlaştırdığı kaydedildi.
Kredi piyasasındaki kısıtlamalar ekonomiyi olumsuz etkiliyor
Kredi piyasasındaki makro ihtiyati kısıtlamaların, kredi faizlerini enflasyonla mücadele açısından gereğinden yüksek tuttuğu ifade edildi. Ayrıca, dolar bazlı kredi arzına yönelik önlemlerin finansal istikrar açısından yakından izlenmesi gerektiği vurgulandı.
Bütçe disiplinini sağlayacak ek tedbirler alınmalı
2024 yılı boyunca yüksek kalan bütçe açığının, Orta Vadeli Program hedeflerine ulaşılmasını zorlaştırdığı belirtildi. Bu doğrultuda, bütçe disiplinini sağlayacak ek tedbirlerin alınması gerektiği ifade edildi.
Kamu fiyat artışları enflasyon beklentilerini etkiliyor
Kamu tarafından belirlenen mal ve hizmet fiyatlarındaki tek seferlik artışların, üretim maliyetlerini artırarak yüksek aylık enflasyon oranlarına neden olduğu ifade edildi. Bu durumun, enflasyon beklentilerinin hedeflerle uyumlu hale gelmesini zorlaştırdığına dikkat çekildi.
Programın sürdürülebilirliğine ilişkin soru işaretleri artıyor
Para politikasına dayalı programın yapısal unsurlardan yoksun olmasının, ekonomik faaliyette yavaşlama belirtilerine yol açtığı ve bu durumun, hızlı ekonomik daralma tartışmalarını beraberinde getirerek programın sürdürülebilirliğine ilişkin soru işaretlerini arttırdığı ifade edildi.
Politika faizinin yönetimi tek elden olmalı
Politika faizinin yalnızca Merkez Bankası tarafından ele alınması gerektiği vurgulandı. Diğer kurumlardan gelen açıklamaların, para politikasının etkisini zayıflatabileceği ve risk primini artırabileceği belirtildi.
TÜİK ile diğer kurumlar arasındaki enflasyon verisi farklılıklarının, faiz kararlarına olan güveni zedelediğine dikkat çekildi. Ayrıca, sık sık değişen enflasyon tahminlerinin, para politikasının itibarını olumsuz etkilediği değerlendirildi.
Yapısal reformlara ihtiyaç var
Enflasyonla mücadelenin yalnızca para politikası ile sürdürülemeyeceği vurgulandı ve yeni bir kalkınma stratejisine ve yapısal reformlara ihtiyaç olduğu belirtildi. Bu kapsamda vergi reformu, kayıt dışı ekonomiyle mücadele ve kamu harcamalarının etkin yönetimi, atılacak adımlar olarak sıralandı.
Politika faizinde değişikliğe gerek yok
Mevcut ekonomik koşullarda politika faizinde bir değişikliğe gerek olmadığı ifade edildi. Türk lirası finansman düzenlemeleri, döviz rezervleri ve ekonomik beklentiler dikkatle izlenmesi gereken unsurlar olarak belirtildi.
Merkez Bankasının, enflasyon hedeflerini hükümetle birlikte açıklaması ve ekonomik aktörlerle güçlü bir iletişim kurması gerektiği belirtilerek bu adımın, para politikasının etkinliğini artıracağına işaret edildi.
Uygulanan programın tam anlamıyla rasyonel bir ekonomik dönüşüm sağlayacak şekilde genişletilmesi ve bu dönüşümü destekleyecek adımların hızla hayata geçirilmesi gerektiği ifade edildi.