Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü aramızdan ayrılışının 87. yılında sonsuz saygı, minnet ve özlemle anıyoruz. Kurtuluş Savaşı’nın 30 Ağustos 1922’de zaferle taçlanıp 9 Eylül’de İzmir’in kurtuluşuyla sonuçlanmasının ve 11 Ekim 1922’de Mudanya Mütarekesi’nin imzalanmasıyla fiilen sona ermesinin ardından Gazi Mustafa Kemal Atatürk askeri zaferleri ekonomik zaferlerle pekiştirmek üzere harekete geçti. Atatürk’ün kendi deyimiyle Türkiye için “ekonomik zaferler” dönemi başladı. Askerî başarıların tek başına gerçek kurtuluşu getirmeyeceğini vurgulayan Gazi Mustafa Kemal, milletlerin yükseliş ve çöküş nedenlerinin başında ekonomik gücün geldiğini her fırsatta dile getirdi. “Kalkınmamızın, ilerlememizin temel şartı iktisadi hayatı canlandırmaktır” diyen Atatürk, savaş meydanlarında kazanılan zaferlerin yeterli olmadığını belirterek esas mücadelenin ekonomi ve ticaret alanında verilmesi gerektiğini ifade etti. Henüz yeni Türk devleti resmen kurulmadan, Cumhuriyet’in ilanından yaklaşık dört ay önce, TBMM Hükümeti Lozan Barış Antlaşması görüşmelerini sürdürürken Mustafa Kemal Atatürk, Şubat 1923’te İzmir’de Birinci İktisat Kongresi’ni (İzmir İktisat Kongresi) topladı. Erzurum ve Sivas kongreleriyle yürütülen millî mücadelenin ardından, yeni kurulacak Türkiye’nin ekonomik bağımsızlığının temelini oluşturmayı hedefleyen bu tarihi kongrede, Atatürk’ün “milleti oluşturan halk sınıflarının içinden gelen” sözleriyle tanımladığı çiftçi, sanayici, işçi ve tüccar kesimlerinden 1135 delege bir araya geldi. Kongrede, ülkenin ekonomik bağımsızlık hedefinin çerçevesi 12 maddelik “Misak-ı İktisadi” (Milli Ekonomi Andı) ile belirlendi. Kongrenin ardından yerli üretimi geliştirmeye odaklı, özel sektörün öncü olduğu ve piyasa ekonomisine dayalı bir kalkınma modeli benimsenerek Cumhuriyet tarihine geçecek birçok somut adım atıldı. Atılan önemli adımlardan bazıları şunlar oldu: • Atatürk’ün 250 bin liralık sermaye desteğiyle, Celal Bayar’ın liderliğinde Türkiye İş Bankası’nın kurulması. • Sanayinin geliştirilmesi için teşvik kanunu çıkarılması (Teşvik-i Sanayi Kanunu). • Demiryollarının millileştirilmesi ve Kabotaj Kanunu’nun yürürlüğe konulması. • İç gümrüklerin kaldırılması ve dış ticarette koruyucu gümrük tarifelerinin uygulanması. • Her ilde ticaret, sanayi ve esnaf odaları ile bu odalara bağlı okulların kurulması. • Çiftçi üzerindeki yükü hafifletmek adına, devlet gelirlerinin neredeyse yarısını oluşturmasına rağmen “aşar” vergisinin kaldırılması; tütün tarımının serbest bırakılması ve kooperatifçilik kanununun çıkarılması. • “Amele” yerine “işçi” teriminin kullanılması ve işçilere sendika kurma hakkının tanınması. • Günlük çalışma süresinin 8 saatle sınırlandırılması, 1 Mayıs’ın İşçi Bayramı ilan edilmesi, ücretli izin hakkının getirilmesi ve işçi sağlığını korumak amacıyla “sıhhat vergisi” ile işyerlerinde hastane ve dispanser bulundurma zorunluluğu getirilmesi. Atatürk döneminde kurulan bazı fabrika, tesis ve kuruluşlar Atatürk’ün liderliğinde, Türkiye ekonomisine uzun yıllar yön verecek pek çok sanayi tesisi ve kurum da üst üste hayata geçirildi. O dönemde kurulan bazı önemli fabrika, tesis ve kuruluşlar şunlar oldu: 📌 Gölcük Tersanesi 📌 Uşak Şeker Fabrikası 📌 Türkiye İş Bankası 📌 Tophane Otomobil Montaj Fabrikası (Ford) 📌 Bursa Merinos Fabrikası 📌 Nazilli Basma Fabrikası 📌 Nuri Demirağ Uçak Fabrikası 📌 Karabük Demir Çelik Fabrikası 📌 İzmir Kağıt Fabrikası 📌 Kırıkkale Mühimmat Fabrikası 📌 İzmit (Paşabahçe Cam Fabrikası) 📌 Kayseri Bez Fabrikası 📌 Barut, Tüfek ve Top Fabrikaları 📌 Divriği Demir Ocakları 📌 İzmir Klor Fabrikası 📌 Sivas Çimento Fabrikası Öte yandan, 1929’da Amerika’da başlayan Büyük Buhran’ın dünya ekonomisini sarsmasının ardından Atatürk’ün liderliğinde Türkiye’de özel sektör öncülüğündeki kalkınma modelinden devletin ekonomide daha aktif rol aldığı planlı bir ekonomi modeline geçildi. “Devletçilik” olarak adlandırılan model çerçevesinde 1930 yılında Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası kuruldu. Ardından, çeşitli sektörleri desteklemek ve yatırımları finanse etmek amacıyla Sümerbank, Etibank, Denizbank, Belediyeler Bankası, Halk Bankası ve Türk Ticaret Bankası gibi finans kurumları peş peşe hayata geçirildi; mevcut Ziraat Bankası ise yeniden düzenlendi. 1930 tarihli “İktisadi Vaziyetimize Dair Rapor” doğrultusunda, küresel krizin etkilerine karşı kamu harcamalarının gelirlerle dengelenmesi sağlandı. İthalata sınırlamalar getirilerek dış ticaretin açık yerine fazla vermesi hedeflendi. Bu dönemde ekonominin altyapısını güçlendirmek üzere pek çok kamu kurumu da kuruldu. 1930’da İstatistik Umum Müdürlüğü oluşturuldu. 1931’de Tekel Genel Müdürlüğü, 1933’te Posta, Telgraf ve Telefon (PTT) Genel Müdürlüğü ile Hava Yolları İşletmesi (bugünkü Türk Hava Yolları’nın temeli) faaliyete geçti. 1935 yılında Türkiye Şeker Fabrikaları Genel Müdürlüğü, Maden Tetkik ve Arama Enstitüsü (MTA) ve Elektrik İşleri Etüd İdaresi kuruldu. Devamında, 1936’da Tapu ve Kadastro Umum Müdürlüğü, 1937’de Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü ve 1938’de Toprak Mahsulleri Ofisi hizmete girdi. 1. KALKINMA PLANI DÖNEMİ 1923 yılına kadar Türkiye genelinde irili ufaklı toplam 386 fabrika bulunurken, 1923-1933 arasında açılan yeni fabrikalarla bu sayı 1087’ye yükseldi. 1933 yılında yürürlüğe konan Birinci Beş Yıllık Sanayi Planı ile ana hammaddeleri yurt içinde bulunan ve kısa sürede kurulabilecek sektörlerde (dokuma, kimya, kâğıt, madencilik, çimento, cam gibi alanlarda) kapsamlı bir sanayileşme hamlesi başlatıldı. Planın uygulandığı 1934-1938 yılları arasında kurulan fabrikalarla ülke genelindeki fabrika sayısı 2000’i aştı. Bu süreçte, sayısı 36 olan devlet işletmeleri 111’e çıkarılırken, Türkiye’nin ilk iktisadi devlet teşekkülü olan Sümerbank’a sanayi planlarını hazırlama ve yatırımlara öncülük etme görevi verildi. Barut, top, tüfek imalathanelerinin yanı sıra şeker, cam, çimento fabrikaları da bu dönemde kuruldu. Plan kapsamında, yukarıda bahsedilen sektörlerde 20 fabrikanın kurulması ve bu fabrikalara 43.453.000 TL yatırım yapılarak finansmanının Sümerbank ve İş Bankası tarafından sağlanması öngörüldü. "Ordumuzun şimdiye kadar kazandığı zaferler, memleketimizi gerçek kurtuluşa yöneltmiş sayılamaz. Bu zaferler, ancak gelecek zaferimiz için değerli bir dayanak hazırlamıştır. Askerî zaferlerimizle gururlanmayalım. Yeni bilim ve ekonomi zaferlerine hazırlanalım." Gazi Mustafa Kemal Atatürk