Kritik faiz haftasına girilmesiyle yabancı bankalar da TCMB’ye yönelik faiz tahminlerini açıklamaya başladı. Peki, hangi faiz adımı piyasalarda nasıl tepki bulur? İşte detaylar..
Merkez Bankası’nın kritik toplantısından çıkacak karar, 26 Ekim Perşembe günü saat 14.00'te açıklanacak. Geçen ay gerçekleştirilen toplantıda faiz 500 baz puan artırılarak yüzde 25'ten yüzde 30'a yükseltilmişti. Böylece TCMB, son dört toplantıda toplamda 2 bin 150 baz puanlık faiz artırmış oldu.
Yaklaşan PPK toplantısı öncesinde yabancı bankalar da faiz tahminlerini birbiri ardına açıklamaya başladı. Buna göre perşembe günü açıklanacak TCMB politika faizi kararında HSBC 250 baz puan, Morgan Stanley ve Deutsche Bank ise 500'er baz puanlık faiz artırımı beklediğini duyurdu.
Yabancı bankaların faiz tahminlerinin detayları ise şöyle oldu:
Deutsche Bank
Deutsche Bank ekonomistleri Yiğit Onay ve Christian Wietoska, TCMB'nin para politikası görünümüne ilişkin öngörülerini güncellediklerini; ekim toplantısında 500 baz puanlık, kasım ve aralık aylarında ise 250'şer baz puanlık faiz artışı beklediklerini belirtti.
Artan jeopolitik riskler ve bu risklerin Türkiye'nin enflasyon ve ödemeler dengesi dinamikleri üzerindeki olası etkileri tahminlerde belirleyici olurken; ekonomistler, faiz seviyesinin yüzde 40'a ulaşmasıyla artış döngüsünün son bulacağı görüşlerini de koruyarak, bu seviyenin yıl sonunda gelebileceğini belirtti.
Morgan Stanley
26 Ekim'de gerçekleşecek PPK toplantısından 500 baz puan faiz artışı bekleyen Morgan ekonomistleri ise 23 Kasım'da 250 baz puanlık bir faiz artışı daha yapılabileceğini aktardı.
Morgan ekonomistlerine göre TCBM, bu iki toplantının ardından ise faiz artış döngüsünde yavaşlamaya giderek 25 Nisan 2024 tarihinde son 250 baz puanlık artışını gerçekleştirecek ve faizleri 40 seviyesine çıkartacak.
HSBC
HSBC ekonomisti Melis Metiner imzasıyla yayımlanan notta ise 26 Ekim'de TCMB'nin politika faizini 250 baz puan artışla yüzde 32,5'e yükseltileceği ve son çeyrekte başka bir faiz artışına gidilmeyeceği öngörüldü.
Bankanın notunda ayrıca Türkiye'de politika yapıcıların reel faiz hesabını TCMB'nin yüzde 33'lük 2024 sonu enflasyon beklentisine göre yapıldığına işaret edildi.
Hangi faiz adımı piyasayı nasıl etkiler?
Ekonomim yazarı Alaattin Aktaş ise bugünkü köşe yazısında faizlerin sabit bırakılması halinde olası senaryoları değerlendirdi. Buna göre Aktaş, konuyla ilgili paylaşımında şunları kaydetti:
“Önce olasılıklara bakalım...
Faiz indirimi herhalde söz konusu değildir. Faiz ya yüzde 30’da bırakılır, ya 2,5 puan gibi bir artışla yetinilir, ya yaygın kanıya uygun olarak 5 puan artırılır, ya da yüzde 35’in üstüne çıkarılır.
30’da bırakılırsa;
Faiz değişmediğinde bunun tabii ki çok ciddi ekonomik sonuçları olur.
Bankalar geçen hafta mevduat faizinde bir miktar indirime gitti ve bu durum biraz da politika faizinin değişmeyeceğine dönük tahminlere ya da iddialara dayandırıldı.
Mevduat faizindeki düşüş tümüyle bu şekilde izah edilemez. KKM’deki çıkışların yanı sıra çeşitli kısıtlamalar ve faizlerin yükselmesinden dolayı kredi kullanımındaki yavaşlama bankaların TL ihtiyacını azaltan bir etkide bulundu. Bu da mevduat faizinin düşürülmesinde bir etken olmuştur.
Politika faizini sabit bırakmak kolay. Bu yapılır, mevduat faizi de bundan dolayı daha da düşerse başkaldırmak için adeta pusuda bekleyen döviz ne olacak?
Zaten yanı başımızda bir savaş ve bu yüzden iyice zorlaşan koşullar... Daha politika faizinin sabit kalabileceği dedikodusuyla gerileyen mevduat faizleri politika faizi gerçekten değişmezse nasıl aşağı gider dersiniz... Mevduata doğru başlayan yöneliş nasıl da durur ve dövize gidiş nasıl da hızlanır, KKM’de başlayan çözülme nasıl da sekteye uğrar...
32,5 olursa;
Artırılacak 2,5 puan, faizin sabit kalmasından çok farklı bir etki doğurmaz. Aynı kaygılar dile getirilir, aynı yorumlar yapılır, aynı eğilim yine ortaya çıkar.
Faizin yüzde 32,5 yapılmasıyla ne enflasyonla mücadele anlamında bir mesafe kat edilebilir, ne yabancı yatırımcının Türkiye’ye olan ilgisi artırılabilir.
Aslında ha 30, ha 32.5; sonuç olarak çok fark etmez de en azından 32,5, “Biz enflasyonla mücadeleden vazgeçmedik, iyi kötü bir çaba gösteriyoruz" şeklinde yorumlanabilir.
Makul oran 35 mi?
Politika faizi perşembe günü yüzde 35 olarak ilan edilirse bunun nasıl yorumlanacağı belli:
Cumhurbaşkanı Erdoğan demek ki faizde bir sınır çizmemiş; en azından çizmişse bile o sınır daha yukarıdaymış.
Parasal sıkılaştırmadan vazgeçilecek duruma henüz gelinmemiş.
Enflasyonla mücadele için çaba gösterilmeye devam ediliyormuş.
Dövizin artmaması için samimi olarak çaba gösteriliyor ve kurun buralarda kalmasına gayret gösterilecekmiş.
Yabancı yatırımcının yüzde 30 dolayında faizle Türkiye’ye gelmeyeceği artık iyice görülmüş. Şimdi yüzde 35’lik oranla bir cazibe oluşturulmaya çalışılacakmış.
Daha yüksek olur mu?
Türkiye’de her şey olur! Baksanıza nasıl geniş bir yelpazeden söz ediyoruz...
Faiz sabit de bırakılabilir, 5 puan artırılarak yüzde 35’e de çıkarılabilir. Ama bir de bakmışsınız, 5 puan da aşılmış ve yüzde 35’in üstünde bir oran belirlenmiş. Amacın ne olduğuna, zihinlerden ne geçtiğine bağlı...
Faiz yüzde 35 de, yüzde 36 ya da 37 de olsa; bu oranlar enflasyonla mücadele için yeterli değil. Bir yıl sonrasının enflasyonu bile en iyi olasılıkla yüzde 35-40 aralığında gerçekleşecekken ve 35-40’a inilmeden çok daha yüksek oranlar bekleniyorken bu politika faizi enflasyonla mücadeleye yetmez.
Dolayısıyla biz faizi ne amaçla artırıyoruz; buna odaklanmak gerekir. Faizi enflasyonla mücadele amaçlı olarak mı artırıyoruz; yoksa yabancı yatırımcı çekmek, döviz sorunumuzu hafifletmek için mi?
Bu oranlarla iki konuda da başarı sağlanamadığına göre, gerçekten bir başarı hedefimiz varsa daha yüksek oranlar kaçınılmaz.”