MB/Uysal: Faiz indirimi kararında enflasyon eğilimindeki toparlanma etkili oldu

Okuma Süresi: 6 Dakika
MB/Uysal: Faiz indirimi kararında enflasyon eğilimindeki toparlanma etkili oldu
Doviz.com
31.10.2019 15:10

(DHA) – Merkez Bankası Başkanı Murat Uysal, Ekim ayında yapılan 250 baz puanlık faiz indiriminde enflasyon ana eğilimindeki gevşeme ve küresel para politikalarındaki gevşemenin etkili olduğunu söyledi.

Uysal, yılın son Enflasyon Raporu’nun açıklandığı toplantıda, enflasyonun yüzde 70 olasılıkla 20192un sonunda orta noktası yüzde 12.0 olmak üzere, yüzde 11.2 ileyüzde 12.8 aralığında olacağının öngörüldüğünü açıkladı.

Murat Uysal, toplantıda yaptığı sunumda, uluslararası ham petrol fiyatları ve dolar cinsinden ithalat fiyatlarının, Temmuz Enflasyon Raporu varsayımlarının altında kaldığını vurguladı ve ekledi:

"Geçen süre zarfında arz yönlü olumsuz gelişmelerin devam etmesine karşın küresel ticaret ve büyüme görünümündeki zayıflama nedeniyle ham petrol fiyat varsayımlarımızı aşağı yönlü güncelledik. 2019 ve 2020 yıllarına ilişkin ABD doları cinsinden ithalat fiyatları varsayımını da petrol fiyatlarıyla uyumlu olarak aşağı yönlü güncelledik.”
Toplantı sonrası gazetecilerin sorularını yanıtlayan Uysal, geçen hafta yapılan 250 baz puanlık faiz indiriminde, ağırlıklı olarak enflasyon görünümündeki toparlanmanın etkili olduğunu belirterek, şu cevabı verdi:

“Geçen ay içinde yaptığımız önden yüklemeli iletişimimiz vardı. Son Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısından sonra özellikle bu süre zarfındaki veri akışı enflasyonun ana eğiliminde kayda değer bir iyileşmeye işaret etti. Bununla birlikte Yeni Ekonomi Programı çerçevesinde ortaya konan makro politika çerçevesi de yine aynı şekilde bunun netleşmesi ve yönetilen fiyat ve vergi ayarlamalarının da enflasyondaki düşüşü destekleyecek şekilde belirlenecek olması, bunun vurgusunun yapılması, bize yeni bir hareket imkanı sağlamış oldu.

“Veri akışına baktığımızda neleri daha çok gördük, Türk lirasındaki istikrarlı seyrin etkisi, orta vadeli enflasyon beklentilerindeki iyileşme; bununla birlikte ılımlı iç talep koşulları, fiyatlama davranışına dair firma görüşmelerinden elde ettiğimiz veriler, üretici fiyatlarından gelen maliyet baskılarının azalması, ve çekirdek enflasyon göstergelerindeki düşüşün belirginleşmesi, Eylül ayı PPK döneminden bu yana bu veri setleri biraz daha enflasyonun ana eğilimindeki iyileşmeyi destekledi. Dolayısıyla biz de bu veri setiyle hareket ederek Ekim PPK toplantısında 250 baz puan daha indirime gittik. Enflasyonun ana eğilimindeki iyileşme ve tabi bununla birlikte küresel para politikalarındaki gevşemenin bir miktar atılan adımda elimizi rahatlattığını söyleyebilirim. Ancak geldiğimiz noktada yine mevcut para politikası duruşunun hedeflenen dezenflasyon patikasında büyük ölçüde uyumlu olduğunu değerlendiriyoruz.”
Uysal, yılsonu için yüzde 12 olarak öngörülen enflasyon hedefi kompozisyonundaki vergi artış oranıyla ilgili sorulan bir soruya da şu yanıtı verdi:

“Ana eğilimde özellikle çekirdek enflasyona bakarken vergi artışı hariç göstergelere bakıyoruz, son dönemde baktığımızda ana eğilime dair göstergeler ana eğilimin bizim yıl sonu tahminlerimizin de bir miktar altında olduğunu gösteriyor. Önümüzdeki yıl ikinci çeyrekten itibaren de tek haneli rakamlara doğru bir seyir izleyeceğiniz tahmin ediyoruz. Bir vergi artış rakamının toplam etkisi ile ilgili bir şey söylemeyeyim, ama genel olarak ana eğilimin şu an enflasyon tahminlerimizin bir miktar daha altında olduğunu söyleyebilirim.”
Bankalara düşük zorunlu karşılık uygulamasından olumlu sonuçlar elde edilmeye başlandığını vurgulayan Uysal, şunları söyledi:

“Yabancı para zorunlu karşılıklarda son dönemde artış yaptık, tabi bu adımları bir miktar dolarizasyon ve yurtiçi yerleşiklerin portföy tercihlerinde bir miktar etkilemesi ve yabancı para mevduat fiyatlamasını da etkilemesi açısından makro ihtiyati olarak değerlendiriyoruz. Bununla birlikte TL zorunlu karşılıklarda da biliyorsunuz son dönemde bir kredi büyümesiyle ilişkilendirilen bir çerçeve belirlemiştik. Burada da belirli bir bant içerisine, yani makul büyüme hedefiyle uyumlu bir kredi büyümesine ulaşabilmek açısından belirli bir bant içerisinde olan kredi büyümesinde, belirli bir bant içerisinde olan bankalara düşük zorunlu karşılık ve bu zorunlu karşılıklara da daha yüksek oranda faiz ödeme uygulamasına geçmiştik. Bunun da olumlu etkilerini görmeye başladık, en azından aktarım mekanizmasının daha etkin çalışmasında atılan adımın olumlu etkilerini gözlemlemeye başladık. Önümüzdeki dönemde zorunlu karşılıkları yine etkin bir araç olarak kullanmaya devam edebiliriz.”
Uysal, Facebook’un kripto para birimi Libra ve diğer stablecoinlerin öne çıktığı son dönemde, küresel olarak henüz bir merkez bankası kripto para birimi örneği görülmediğini ve bu nedenle de harekete geçmek için acele etmediklerini belirterek, bu gelişmelerin yakından izlendiğini söyledi ve ekledi:

“Stablecoin, Libra gibi dijital paralardan bahsettiniz. Aslında bu konular daha çok Finansal İstikrar Komitesi (FİKKO) kapsamında yakından takip edilen konular. Özellikle burada Bitcoin tarzı para birimlerinin aslında arkasında bir para otoritesi olmayan yapılar olduğu ve bunlarla ilgili de FİKKO kapsamında bazı uyarıların yapıldığını hatırlatmam gerekir ama merkez bankası sayısal parası dediğimizde o tamamen farklı bir konu. Onun da aslında şu an ortaya çıkmış bir örneği yok, biz de merkez bankası olarak bu gelişmeleri yakından takip ediyoruz.

“Diğer para birimleriyle ilgili rakamlar, elektronik paraların verileri mevcut ancak Bitcoin tarzı işlemlerin verileri çok rahat takip edilemiyor. Dolarizasyon tarafından da son dönemde bir miktar yurtiçi yerleşiklerin tercihleri liradan yana yaptıklarını görüyoruz. Özellikle son dönemdeki mevduat büyümesinin Türk lirası ağırlıklı olduğunu söyleyebilirim. Dolarizasyonda çok fazla bir çözülme yok, yatay bir seyre girdi ama yeni mevduat artışlarının ağırlıklı Türk lirası tarafında olduğunu gözlemliyoruz. Burada tabi enflasyon beklentilerindeki iyileşme, belirsizliklerin azalması, güven ortamının artması yatırımcıların portföy tercihlerini etkiliyor.”
Merkez bankasının bankacılık sistemine yaptığı fonlama ve fonlama kararlarının SWAP payını artırıp artırmadığına yönelik sorulan soruyu Uysal, şöyle cevapladı:

“Aslında merkez bankasının ana fonlama kanalı tabi ki haftalık repo faizi. Son dönemde SWAP kanalıyla da yine ağırlıklı miktarda bir fonlama imkanı sağlıyor bankalara. Tabi bankacılık sektörümüzün bilanço yapısının da buna ihtiyacı var. Halihazırda yurtdışı piyasalarla da bu SWAP işlemini gerçekleştirmekle birlikte tamamen oraya da bağlı olmayacak şekilde merkez bankasıyla bu işlemleri belirli limitler dahilinde gerçekleştirebiliyorlar. Burada uygulanan çerçeve, para politikalarıyla ve enflasyon hedefiyle uyumlu bir yaklaşım içerisinde götürülüyor.
Uysal, merkez bankası rezervlerindeki düşüş seyriyle ilgili şu yorumu yaptı:

“Merkez bankasının rezervleri sık sık gündeme geliyor. Bizim ana politika olarak rezervleri artırma stratejimizde herhangi bir değişiklik yok, bunu söyleyebilirim. Son dönemde rezervlerde bir miktar toparlanma görüyoruz, kullandığımız enstrümanlar rezervlerimizde ciddi dalgalanmalara sebebiyet veriyor. Bunları sıralamama gerek yok. Hazine’nin yaptığı birtakım işlemler, bizim kamu iktisadi teşebbüslere yaptığımız bazı satışlar, enerji likitlerine yaptığımız işlemler, yine keza SWAP işlemleri ve bununla birlikte yine konut kredilerine yönelik işlemler rezervlerimizi etkileyen kalemlerden birkaçı. Bununla birlikte kamu bankalarının son dönemde piyasada zaman zaman aktif olduğu görünüyor. Bunlar da döviz piyasasında kamu bankalarının kendi pozisyon yönetimi çerçevesinde çift yönlü yaptığı işlemler olarak değerlendiriliyor.”
ABD Merkez Bankası’nın (Fed) Perşembe günkü 25 baz puanlık faiz indirimine paralel olarak, söz konusu küresel merkez bankaları kararlarının yakından izlendiğini belirten Uysal, “Fed büyük ölçüde beklentiler doğrultusunda bir adım attı. Bundan sonraki adımlara yönelik de piyasa beklentileri şekilleniyor. Biz de küresel merkez bankalarının adımlarını, kendi politikalarımızı belirlerken tabi ki yakından takip etmek durumundayız çünkü bizi de etkiliyor. Finansal koşulları etkiliyor. Önümüzdeki dönemde de biz de aslında aldığımız kararlardaki girdilerden yine bir kısmı da bunlar olacak” dedi.

Küresel risk iştahı hakkında ise Uysal, şöyle konuştu:
“Küresel risk iştahı açısından önümüzdeki döneme ilişkin riskler nelerdir dediğimizde bunu enflasyon raporumuzda çok açık bir şekilde zaten belirttik. Küresel koşullar, küresel ticarete yönelik korumacılık eğilimleri ve bunun getirdiği etkiler ana risk unsurlarından bir tanesi. Tabi jeopolitik gelişmeler ve bununla birlikte içeriye yönelik riskler bunların şu an için dengeli bir şekilde bizim kararlarımızı alırken takip ettiğimiz konular olarak değerlendirebiliriz.”

REKLAMI KAPAT X