Merkez Bankası, mayıs ayı PPK toplantısının ardından faiz kararını açıkladı.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), politika faizinin yüzde 50 seviyesinde sabit bırakıldığını duyurdu.
AA Finans’ın beklenti anketine katılan ekonomistlerin tamamı da politika faizinin yüzde 50 seviyesinde sabit bırakılacağını öngörmüş, yıl sonu politika faizi beklentilerini ise yüzde 45 olarak belirlemişti.
Öte yandan TCMB’nin son Piyasa Katılımcıları Anketi’nde, cari ay sonu ve 3 ay sonrası için faiz bekletisi yüzde 50; 12 ay sonrası ve 24 ay sonrası için faiz beklentisi ise sırasıyla 38,18 ve 24,98 olarak belirlenmişti.
Kaynak: TCMB Piyasa Katılımcıları Anketi
TCMB ise en son mart ayında politika faizinde değişikliğe gitmiş, o dönemde politika faizi 500 baz puan artışla yüzde 50'ye yükseltilmişti. Nisan ayı toplantısında ise TCMB, faizi sabit tutma kararı almıştı.
Nisan toplantısında sıkı para politikası mesajlarını güçlendiren ve gerektiği durumda daha sıkı politika izleyebileceğini vurgulayan Merkez Bankası sonrasında ise hem fonlama hem de piyasa faizi yüzde 50’nin üzerine kadar çıkmıştı.
Öte yandan ekonomi yönetiminin kararlı adımları sonrasında Türkiye'nin 5 yıllık kredi risk primi (CDS) düşüş eğilimini sürdürmeye devam etmişti. Risk primindeki düşüş bugün itibarıyla ise 263,1 baz puana kadar gelerek, Türkiye'nin 5 yıllık risk priminin Şubat 2020'den bu yana en düşük seviyeye indiğini gösterdi.
Kaynak: Murat Barışık - X
Ancak, risk primindeki düşüş sonrası artan yabancı ilgisiyle birlikte yurt içi yerleşiklerin de-dolarizasyon eğilimi piyasadaki TL likiditesinin artmasına yol açtı. Piyasada artan likidite sonrası gecelik faiz, politika faizinin altına kadar geriledi.
Buna göre 10 Mayıs'ta yüzde 53 olan TLREF faizi, 16 Mayıs'ta yüzde 50,2'ye, 21 Mayıs’ta yüzde 47,1'e indi. Bu durum ise mayıs ayı toplantısında politika faizi tarafından herhangi bir değişiklik beklenmese bile, likiditenin yönetilmesi ve mevduat faizlerindeki geri çekilmenin engellenmesine yönelik adımların atılabileceği beklentilerini kuvvetlendirdi.
Likidite hakkında doğru bilinen yanlışlar
Ekonomist İris Cibre ise son günlerin en önemli gündem maddesinden biri olan likiditeye ilişkin doğru bilinen yanlışları anlattı. Buna göre Cibre’nin konuyla ilgili paylaşımı şöyle oldu:
“Son dönem hepimiz likidite konuşuyoruz. Peki, nedir bu likidite?
Kısaca; Likidite, bankaların Merkez Bankasında tuttukları rezerv paradır. Bizim alışveriş yaptığımız para değildir.
Bankalar, zorunlu karşılıklarını bu para ile MB'ye yatırırlar, ya da ters repo veya depo yaptıklarında bu parayı MB'ye yollarlar. Biz de deriz ki; Merkez piyasadan likidite çekti.
Teorik olarak bankalar, son MB kararları ile 47 ile paralarını fonlayıp, 53 ile MB den borçlanır (300 bps faiz koridoru). Ama pratikte 50-53 ağırlıklı gerçekleşiyor.
Likidite fazla olduğu zaman ise repo oranları düşüyor (Son 10 gündür fazlalık olduğundan oranlar 48,5% seviyelerine düştü). Bankalar, bu sayede MB den daha ucuza borçlanabilmeye başlıyor. Bu da doğal olarak mevduata daha yüksek faiz verme iştahını azaltıyor. Tabii, rasyolar dolayısıyla mevduatı da kaçırmak istemeyeceklerinden, ciddi bir denge söz konusu.
Ama, kısaca, fazla likidite mevduat faizlerini düşürür...
Fakat, bazı anlatımlarda kafa karışıklığı görülüyor. Mesela deniyor ki;
❌Swaplar düştükçe TCMB para basıyor - Yanlış
Swapların düşmesi demek, MB piyasaya doları geri veriyor ve TL'sini geri alıyor demek. Yani likidite çekiyor.
❌ Yabancı dolar sattı, likidite arttı - Yanlış
Yabancı gelip spottan dolar sattığında da mantık aynı. Ama, eğer o doları vatandaş, şirketler aldıysa, o likidite (rezerv para) değil, piyasada TL azalır, USD artar. Eğer, şu an olduğu gibi MB alıyorsa, o zaman TL likidite artar.
❌ Likidite arttı, borsa coşar - Yanlış
Bu rezerv para, vatandaşın mevduatı rezerv para değildir. Bankanın, o mevduata ayırdığı ZK rezerv paradır. Dolayısıyla, likidite borsa hesabına yollanabilecek bir para değildir.
❌ MB'ler para basar, enflasyon yaratır - Yanlış
MB'ler, tahvil alımları ile para basarlar. Bu para yukarıda anlattığım rezerv paradır. M3'ü artırmaz. Fakat, bankalar eğer bu oluşan fazla rezerv para ile kredi vermeye istekli olur ve talep de bulurlarsa, o zaman enflasyonisttir. Rezerv para halka "perakende para" olarak yansımadığı sürece enflasyonist değildir.”